Quantcast
Channel: YAZARLAR arşivleri - Çiftlik Dergisi
Viewing all 514 articles
Browse latest View live

Mikotoksin Tehdidinin Kavranması Etkin Bir Çözümün Anahtarıdır

$
0
0

Untitled-2 copy

 

MİKOTOKSİN TEHDİDİNİN KAVRANMASI ETKİN BİR ÇÖZÜMÜN ANAHTARIDIR(*)

 

     Çeviren  Dr. Kaya DEMİRÖZÜ           

Kanatlı Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı    

(Drk.demirozu@yahoo.com.tr)

 

Son yıllarda yemdeki mikotoksinlerin kanatlı sağlığı ve per-forması üzerine  giderek artan ciddi bir tehdit olduğu kabul edil-meye başlanmıştır. Ancak tehdit düzeyi, toksisite de itilaflar ve verimliliğe etkisi ise hala tam olarak kavranmamıştır. Tehlikenin farkında olunması etkisini hafifletici püf noktasıdır.

        Mikotoksinler kanatlı sektöründe karı yiyip bitirmektedir. Ayrıca mi-kotoksin baskısıına karşı çözümlerin gelişiminde ve bunların uygulabilirli-ğinde bir artış söz konusudur. Bugüne kadar çok basitçe her hayvan türü için vücut ağırlığına göre doz ayarlama alışıla gelmiş şablon bir uygulama söz konusuuydu. Bu artık, mikotoksin çö-zümleri için güçlü bir gerekçenin ortaya çıkmasının ardından değişmektedir. Çünkü hedef her türün kendi-ne özgü mikotoksin tehdidi farklı olduğu gi-bi  fizyolojik açıdan da farklılıklar arzetmekte-dir. Kanatlı endüstrisi açısından, örneğin As-pergillus mikotoksini aflatoksin B1 (AFB1) büyük bir tehdit olma-ya devam etmektedir. Kümes hayvanları, diğer hayvanlardan AFB1 daha duyarlıdırlar.

 

Önem sıralanmasına göre mikotoksin riski

 

 

Mikotoksinler ilk kez 1960 yılında  “Hindi X sendomu” diye adlandırı-lan bir salgında dikkatleri çekti. Hindi yemlerinde AFB1 saptanmasına ka-dar izi sürüldü. O zamandan bu yana pek çok mikotoksin tespit edilmiştir. Gerçi AFB1 kanatlı sektöründe başta gelen endişe kaynağıdır.

Aspergillus küfleri tarafından üretilen AFB1, Ochratoxin (OTA) miko-toksinler  yetişen bitkileri enfekte ettiği gibi yem hammaddeleri ve yemin depolanması esnasında üreyerek bulaştırıllar. Özellikle yem hammadleri ve yem rutubetli ortamda  bekletildiğinde Aspergillus çoğalma  riski artmak-tadır. Nisbi nemin yüksek bölgelerde yetiştirilen yem maddelerinde, OTA ve AFB1 kontaminasyon riski yüksek olduğu kabul edilebilir.

Ayrıca ticari olarak kanatlı üretilen modern üretim birimleride kayda değer seviyelere düzenli olarak Fusarium mikotoksine maruz kalmaktadır. Bilindiği gibi yemlerde büyük miktarda tahıllar kullanılmaktadır. 2014 – 2015 yıllarında Avrupa, Ortadoğu ve Rusya’dan alınan  kanatlı yem ör-nekleri ile yapılan bir ça-lışmada; numunelerin % 96-97 Deoksinivalenol (DON), Fumonisin (FUM), Zearalenon (ZON) ve özellikle DON 900 ppb üzerinde, yüksek seviyede tesbit edilmiştir(Şekil 1).

Untitled-1 copy

Hiçbir örnekte  AFB1 veya OTA özellikle bu böl-gelerde saptanmamasına rağmen, dünyanın diğer bölgelerinde risk daha yüksek olabilir.

Türe özgü tehdit

Toksisitenin göreceli seviyesi, muhtemel maruz kalmaya göre farklı hayvan türlerinin arasında büyük ölçüde değişiklik göstermektedir. Tek tek her türe mikotoksin çözümleri uyarlamak yeni gelişmelerin en temel et-kenlerinden biridir. Örneğin domuzlarda, sağlık ve performansa en büyük risk Fusarium küflerinin ürettiği FUM ve ZON, trikotesenler DON ve T2 tok-sin gibi Fusarium mikotoksinleridir.

Zaten bu farklılıklar ve kritik noktalar mevzut düzenleyici otoriterler-ce bilinmektedir. Örneğin AB’nin, kanatlılarda FUM için izin verilen maksi- mum sınır 20 ppm ve ZON için özel bir sınırlama yoktur. Halbuki domuz yeminde FUM ve ZON sırasıyla 5 ppm ve 0.1ppm olarak belirlenmiştir.

Mikotoksin alımna bağlı olarak hayvan sağlığı ve performansı üzerin- de çeşitli olumsuz etkileri farklılıklar arztmektedir. Tablo 1 de mikotoksin-lerin her birince etkilenen belli başlı organlar göstermektedir. Oluşan  ha-sarlar hücresel düzeyde benzer olmasına rağmen üretime etkisi büyük öl-çüde farklılıklar arzetmektedir.

Damızlık ve yumurtacı  sürüler ZON bulaşık yem yenmesi halinde  daha düşük relatif toksisiteye rağmen, etkisi kritik öneme sahiptir. ZON östrojen hormununa benzer kimyasal yapıya sahip olduğundan yumurta üretimi ve döllülüğü olumsuz etkilemektedir. DON, FUM ve T2 toksini bağı-şıklık fonksiyonu üzerinde etkisi de damızlık aşamasında üretim döngüsü-ne potansiyel zarar vermektedir. Damızlık sürünün etkilenmesi sonucu elde edilen  civcivllerin immun sistemi baskılandığından anormalliklerde artış ve yetersiz büyüme  gibi zincirleme etkiler gözlenir.

Untitled-3copy

Büyümeye etkisi

Fusarium mikotoksinlerinin neden olduğu diğer belirtiler embriyonik ölümlerde artış, ishal, ilaveten kuluçka randımanı, yem tökeimi ve canlı ağırlıkta düşüşlerdir.

Kümes hayvanları, genelde Fusarium mikotoksinlere nisbi dirençli olarak kabul edilmektedir. Ancak potansiyel bir tehdit olduğu göz ardı edil-memelidir. Örneğin düşük seviyelerde bile DON ve T2 toksin, ince bağırsak mukozasında hasara yol açarak besin madaeleri  emiliminde soruna neden oldukları bilinmekte-dir. Yem tüketimi, canlı ağırlık  ve FCR negatif yönde etkile-me potansiyeline sa-hiptirler. Bununla ilgili bazı tesbitler bulun-maktadır. Kimi miko-toksinler kanatlılarda  Clostridium perfrin-gens kaynaklı nekro-tik enteritis ve cocci-diosis gibi hastalıklara yatkınlık, gelişme ge-riliği, daha kötü FCR ve yüksek mortaliteye neden olabilmektedir.

Ancak, Aspergillus mikotoksinleri  sorun oluşturmada ilk sırayı aldık- ları göz ardı edilmemelidir. AFB1 kanserojen bir bileşik olup gen düzenlen-mesini etkilediği ve hücresel düzeyde metabolizma belirtileri ise; karaciğer hasarı, karaciğer yağlanması ve bağışıklık sisteminin baskılaması sonucu  gelişme geriliğine yol açtığı  bilinmektedir. OTA böbrek fonksiyon bozuklu-ğu ve böbrek hasarından sorumlu ve kilo alımı, yem tüketimi , bağışıklık fonksiyonunu etkilediği bildirilmektedir. Maruziyet seviyeleri yüksek oldu-ğunda ölümlerde  artış  gözlenmektedir.

Mikotoksinlerle mücadele stratejileri

Untitled-4

Kanatlı sağlığı ve ve-rimliliğini ko-rumak için yemde miko-toksin deak-tivatörleri ve bağlayıcı kul-lanımı son yıllarda belir-gin bir artış göstermek-tedir.Mikotok-sinleri bağla-mada kullanı-lan en yaygın yöntem kil mineralleri veya maya hücre duvarı fragmanıdır. Bağlanma etkinliği her mikotoksinde farklılık ar-zetmektedir. Genellikle AFB1 daha etkili bağlanmakta, Fusarium mikotok- sinlerinin bağlanması daha zayıftır.

Kanatlının gastrointestinal sisteminde pH 3-7 aralığında olduğunda deaktivör ve bağlayıcıların etkinliklerini koruma yetenekleri beklenilen dü-zeydedir. Farklı bağlayıcıların etkinlikleri önemli ölçüde değişiklik göstere- bilmektedir (Şekil 2).

Özellikle polar olmayan mikotoksinler için bir başka  strateji;  yüze-yindeki özel fonksiyonel bölgeyi ortadan kaldırmak veya modifiye etmektir. Bu işlem, mikotoksini zararsız hale getirmek veya mineral bağlayıcı ajanla- ra molekülün bağlanma sahasını açığa çıkarabilmektir. Tipik olarak özel e-zim kombinasyonları ve mikroorganizmalar kullanılarak gerçekleştirilir.

Son olarak, parçalanma için birden fazla dönüşümler uygulanması-dır. Herhangi bir mikotoksin fragmanın dönüşümden sonra artta kalan par- tikül mineral bağlayıcıya bağlı olsa bile hiç  bir toksik etkisi bulunmamak-tadır. Kanatlı üreticileri için, dönüşüm ve bozulma stratejisi kritik öneme sahiptir. Kanatlı yemlerinde en yaygın mikotoksinden biri olan DON etki-lerini elemine etme en geçerli stratejidir.

Kanatlılarda hedeflenen çözümler

En etkili yaklaşım, her üç stratejinin bir kombinasyonudur. Strajilerin etkinliklerini maksimize etme gerekliliği artık açıkca ortadadır. Kanatlının özel ihtiyaçlarına uygun olarak maruz kalma ve güvenlik açısından öncelik saptanmalıdır.

. (*): Liz Norton, W0rld Poultry 2016, 32(1) 25-27

        ÇEVİRENCE ÖNERİLEN KAYNAKLAR

  1. Demirözü K.(1978) : Kanatlılarda Mycosis, Mycotoxicosis ve Kontrolü. Pendik Vet.Bak.Ser.Enst. Dergisi, X(2) 39-62. 08.Haziran.1978 Pendik Vet. Kont. ve Araşt. Enst. Verilen Konferanstan özetlenmiştir. Pfizer Tavukçuluk Bülteni, 36.
  2. Demirözü K. (1978): Mycosis ve Mycotoxicosis’in Önlenmesi.-Çeviri- Pfizer Tavukçuluk Bülteni, 36.
  3. Demirözü,K.; İstanbulluoğlu,E.(1983):Mikotik Enfeksiyonlar. Kanatlı Hayvanların İnfeksiyöz Hastalıkları ve Laboratuar Teşhis Yöntem-leri.(Ed. Güven,S.; Sarısayın, T.; Nadas; Ü. G. ve Demirözü K.), Pendik Vet.Kont.ve Araşt. Enst. Yayınları No:7. İstanbul, 152-162.
  4. Demirözü, K.(1989): Mikotoksin Kontrolü; Arkasındaki Gerçekler.-Çeviri- Tavukçunun Sesi Dergisi. Tavukçuluk Bülteni, 45:15-16.
  5. Demirözü, K.(2007):Kanatlılarda Mikotoksin Problemi. Topkim Teknik Bülten, TSH.07.07/14KD.
  6. Demirözü,K.(2010) : Kanatlılarda Mikotoksin Problemi.Çiftlik Dergisi(2010) 315,38-42 ve 02.04.2013 http://www.ciftlikdergisi.com.tr/?p=39339 yayınlandı.

 

 


Dünya Veteriner Hekimler Günü-Tek Sağlık Odaklı Sürekli Eğitim

$
0
0

scan0001

 

 

Tarihin derinliklerinden günümüze tıbbın farklı disiplinlerini oluşturan “ İnsan ve Veteriner Hekimlikleri ” arasında çok sıkı bir ilişki ve iş birliği vardır. Bu sıkı ilişki bilimsel olarak ilk defa Alman kökenli ünlü tıp bilim adamı, patolojinin babası Prof.Dr. Rudolf Ludwig Karl Virchow ( 1821-1902 ) „un “ Ben sadece şunu bilirim ki; veteriner tıbbı ile insan tıbbı arasında bir ayrım yoktur, olmamalıdır da, zaten, bir alanda elde edilen deneyim diğer alanın gelişmesini destekleyecektir “ şeklinde, daha sonra öğrencisi ve karşılaştırmalı tıbbın savunucusu olan Sir William Osler ( 1849 – 1919 )‟ın, “Veteriner Tıbbı ile İnsan Tıbbı birbirini tamamlamaktadır ve bu konsept Tek Tıp Konsepti olarak algılanmalıdır” şeklinde ki ifadeleri iki meslek arasındaki ilişkiyi ortaya koyarak işbirliğinin önemini vurgulamışlardır. Böylece iki meslek arasındaki sıkı işbirliğinin start‟ını vermiş oldular ve bu ilişki günümüz dünyasına kadar taşınmış ve halende devam etmektedir. Bugün bu iş birliği, günümüz dünyasında insan sağlığına yönelik sorunların giderek içinden çıkılmaz hal alması üzerine sorunların çözümü için 21.yy‟ da tekrar “ Tek Sağlık < One Health > ” olarak gündeme gelmiş ve başta WHO [ World Health Organization ( Dünya Sağlık Örgütü < DSÖ > ) ]‟tü olmak üzere UN / FAO [ United Nations / Food and Agriculture Organization ( Birleşmiş Milletler Gıda Tarım Teşkilatı ) ], O.I.E [Office International des Epizooties ( Uluslararası Dünya Bulaşıcı Hayvan Hastalıkları Örgütü <U.D.B.H.H.Ö> ) ] vs. kabul görmüş ve desteklemektedir.

 

TEK SAĞLIK, yerel, ulusal ve evrensel anlamda insanların, hayvanların ve çevrenin optimal sağlığının muhafaza edilmesi veya kavuşturulması için multipl disiplinlerin birlikte çalışması ile Dünya Sağlığının korunmasını hedefleyen bir kavramdır.

 

Neden TEK SAĞLIK? ;

 

Birey Sağlığı için, Toplum Sağlığı için ve Toplum ve Bireyin Sağlığının Korunması için Karşılaştırmalı Tıp Araştırmaları için gerekli. TEK SAĞLIK: Biyomedikal Araştırmaları, Global ve Ulusal Gıda ve Su Güvenliği, İnfeksiyöz Hastalıklarla Mücadele, Mikrobiyoloji alanında işbirliği ve eğitim, Antimik-robiyal Direnç, Halk Sağlığı, Yaban Hayatın Korunması ve Desteklenmesi, Karşılaştırmalı Tıp alanında ortak çalışma, Koruyucu Hekimlik v.s konuları kapsamaktadır.

 

Her yıl 30 Nisan‟da kutlanan ve bu yılda 30 Nisan 2016 tarihinde tüm dünyada kutlanacak olan Dünya Veteriner Hekimler Gününün teması TEK SAĞLIK ODAKLI SÜREKLİ EĞİTİM‟dir.

 

Yukarıda ayrıntılı bir şekilde dile getirildiği gibi Veteriner Hekimler Küresel Sağlığının korunmasında çok önemli kilit role sahip. O nedenle başta İnsan Hekimliği olmak üzere “ Küresel Sağlığın ” korunmasında çok sektörlü yaklaşımla iş birliğinin geliştirilerek sektörler arası ortak bilimsel çalışmalar, bilgi alışverişi ve elde edilen bu bilgilerin küresel sağlığın korunması için sahada mücadele eden uygulayıcılara, düzenlenecek sürekli eğitimlerle aktarılması hedeflenmektedir.

 

Çünkü bilimsel alanda meydana gelen gelişmeler sağlık alanında yeni çözümleri de beraberinde getirmektedir.

 

Günümüz dünyasında İnsan, Hayvan ve Çevre arasındaki dengenin sürekli bozularak İnsan ve Hayvanın aleyhine sürdürülebilir yaşam haklarının her geçen gün yok olması dünyayı tehdit eden önemli bir tehlikedir. Ġnsan ve Hayvanların yaşamlarını sürdürdükleri çevrenin çeşitli şekillerde (Ormanların ve Tarım alanların yok olması, Kara ve Denizlerde her geçen gün türlerin yok olması, Deniz ve Akarsuların kirlenmesi, Tatlı su kaynakların tahrip edilip yok edilmesi v.s ) tahrip edilmesi ile geriye dönüşümü mümkün olmayan antropojenik bir çevre haline gelmesi nedeniyleyaşanabilir olmaktan çıkması, dünya üzerindeki tüm Ġnsan ve Hayvanların yaşamlarının sürdürülebilirbir hale getirilebilmesi veya sürdürülebilir halinin korunması için TEK SAĞLIK ODAKLI

 

SÜREKLİ EĞİTİM gerekli ve önemlidir.

 

Çünkü, dünyadaki küreselleşme hareketi “ Çevre ” nin “ İnsan ve Hayvan” ın yaşamlarını sürdürülebilir olmaktan çıkarmakta, bunun sonucunda “ İnsan ve Hayvan Sağlığını olumsuz etkilemekte, bu olumsuzluklar yeni yeni hastalıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Dünya ekosisteminin bozulmasıyla DSÖ‟nün 1950 yılında ki tespitine göre toplam 86 adet olan zoonotik patojen sayısı, günümüz dünyasında bozulan dünya ekosistemi nedeniyle bu zoonotik patojenlerin sayısı katlanarak artmış, son bilimsel çalışmalarla insan sağlığını tehdit eden 1709 patojenden % 48‟ni yani 832 adetini oluşturduğu saptanmıştır. Son yıllarda Sars, Kuş Gribi ve Domuz Gribinden sonra dünyayı tehdit eder hale gelen Ebola ve Zika‟nın oluşturduğu tehlike çok ciddi boyutlara ulaşmıştır. Yine insan ve hayvan sağlığında bilinçsiz antibiyotik kullanımı tüm dünyayı tehdit eden direnç sorununu gündeme getirmiş, bunun sonucunda bugün olası bir salgın ile mücadelede kullanılacak etkili antibiyotik hemen hemen kalmamıştır. Özellikle “ Zoonotik Patojen”lerin her geçen gün antibiyotiklere direnç göstermesi ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. DSÖ, bu konuda çok ciddi uyarılarda bulunmaktadır.

 

Günümüz dünyasında gittikçe artan küreselleşme faaliyetleri çevre odaklı insan ve hayvan sağlığında beklenmeyen sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu sağlık sorunlarını çözebilmek için çok sektörlü TEK SAĞLIK çatısı altında Koruyucu Sağlık Politikalarına ihtiyaç var. Bunun için TEK SAĞLIK ODAKLI SÜREKLİ EĞİTİM gerekmektedir. Yaşanabilir bir dünya ancak TEK SAĞLIK KONSEPTİ ile mümkündür. Unutmayalım ki KORUMA DAİMA TEDAVİDEN ÜSTÜNDÜR.

 

İzmir Veteriner Hekimler Odası

Veteriner Halk Sağlığı Çalışma Grubu     

https://drive.google.com/file/d/0B2lr-LTripI6R0tpc0trLTBaWXc/view?pref=2&pli=1

 

Soma Faciasının 2.Yıldönümü

$
0
0

Soma-Faciası

 

YALÇIN KÖKSAL Veteriner Dr.

Veteriner Hekimler Derneği  Genel Sekreteri

 

SOMA FACİASININ 2. YIL DÖNÜMÜ

 

2010 yılında yaşadığımız Zonguldak Karadon Maden İşletmeleri ve 2014 yılında yaşadığımız Soma felaketleri ardından kaleme aldığım yazılarımı  yineliyorum.

 

Aradan geçen süreçte olumlu bir şeyler odlu mu yoksa İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı açısından önlemler alındı mı,maden şehitlerimizin geride kalanlarının mağduriyetleri giderildi mi,yoksa eski tas eski hamam mı değerlendirmeyi siz sayın okurlarıma bırakıyorum.

Bu vesile ile bir kez daha maden şehitlerimize rahmet diliyorum.

 

 

Değerli okurlarım bundan tam 4 yıl önce 17 Mayıs 2010 tarihinde Zonguldak Karadon Maden İşletmelerinde meydana gelen Gruzi Patlaması nedeni ile 30 maden işçimizi yitirmiştik.

 

O tarihte bu kayıpları kadere bağlayan ve iş kazası olarak nitelendiren  ilgili ve yetkilileri uyarmak amacı ile kaleme aldığım ve yine bu dergimizde yayınlanan yazılı feryadımı sizlerle bir kez daha paylaşmak amacı ile aşağıda sunuyorum.

 

Meydana gelen faciaları yeterince değerlendirmeden,gerekli tedbirleri almadan,taşeronlaşmaya dur demeden süregelen umursamazlık,bu kez de 307 can kaybı ile SOMA FELAKETİNDE  karşımıza çıktı.

 

Şu anda faaliyetini sürdüren maden ocaklarının durumu nedir ? İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı ile ilgili olarak ne gibi tedbirler alınmaktadır.

 

Sorunların çözümünde gereken titizlikler gösterilmediği takdirde,korkarım ki daha çok canlarımızı yitirecek ve kaderdir deyip geçeceğiz.

 

Yorum ve değerlendirmeyi sizlere bırakıyorum.

 

s-d35c38298df22f557771d8ae4a91f804d7422589

 

 

KADERİN   OYUNU  MU ?

 

Tüm Türkiye  iki gün sonra kutlanacak 19 Mayıs ATATÜRK’Ü ANMA GENÇLİK VE SPOR  BAYRAMI nı kutlamaya hazırlanırken 17 Mayıs 2010 tarihinde Zonguldak Karadon Madenlerinde meydana gelen gruzi patlaması ve göçük altında kalan 30 işçimizin acısı ile karşılaştı.

 

Esasen bu ne ilk , ne de son yaşanan ve yaşanacak  acımızdı.Çünkü başta yetkililer olmak üzere bizler olayın ardından üzüntülerimizi dile getirip, kaybedilen canların aileleri bu acıyı sonsuza kadar yaşarken, günlük olaylara kapılıp her şey gibi bu kaza ve ölümleri de bir sonraki kazaya kadar unutup gideriz.Avrupa kıtasında yer alan ülkelerdeki maden kazalarında ki ölüm oranlarının ülkemizde niçin 4 e – 5 e katlandığı üzerinde hiç durmayız.Hatta bırakın üzerinde düşünüp gerekli önleyici tedbirleri  almakla yükümlü idari kademedeki kişiler,  sayın Başbakanımızın olay yerinde söylediği gibi bunun bir kader olduğunu,hatta ve hatta bu işe talip olan kişilerin baştan itibaren bu işin sonundaki ölüm olgusunu peşinen kabul eden kişiler olduğunu rahatlıkla vurgulayabilmektedirler.Oysa  04-10 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen “İş Sağlığı ve Güvenliği” haftasında,Uluslararası Çalışma Örgütünün verilerine dayandırılarak belirtildiği gibi Türkiye iş kazalarında  yaşamını yitiren maden işçisi sayısı itibarı ile dünya birincisi olduğu gerçeği ortadadır.1955 – 2010 tarihleri arasında maden kazalarında toplamda   2687 vatandaşımız yitirilmiş ve 326.321 vatandaşımız ise yaralanmıştır.2002 – 2010 tarihleri arasında ise  bu güne değin 610 vatandaşımızı  kaybetmiş bulunuyoruz.2004 tarihinden itibaren bu hizmetlerin taşeronlaştırılmasını dikkate aldığımızda ise ölüm oranlarındaki hızlı artışı daha sağlıklı değerlendirebiliriz.Yıllardır ilgili meslek örgütlerinin yanı sıra , sivil toplum örgütleri ve işçi sendikalarının uyarıları dikkate alınmaz ise, sayısı ülke genelinde yaklaşık 10.000 olan maden işletmelerinin gerektiği gibi denetimlerinin yapılması konusunda acil önlemler alınmaz ise bizler bu acıları daha çok yaşar ve neticeyi kadere bağlarız.Bir makalede söz edildiği gibi bir maden işletmesine ancak 5 yılda bir denetleme sırası geliyor ise ve bu denetlemelerin yerinde mi yoksa masa başında yazılan raporlarla mı gerçekleştiği soruları hala zihinlerde ise…….Pendik Tuzla Tersanelerinde , yaşanan iş kazalarının bireysel hatalara bağlanmasından  vazgeçilmez ise…….Gıda işletmelerinin layıkı ile denetlenememesi ve bu yüzden insanlarımızın sağlıklı beslenme hakları hiçe sayılmaya devam ediliyor ise ……….Bu yüz yılda,gelişmiş ülkeler dünya işlerini bitirip uzaya göz dikmişken……4857 sayılı iş yasası gereği olarak işverenleri korumak amacı ile “50 kişiden az işçi çalışan işletmelerde iş güvenliği uzmanı bulundurmak zorunluluğu” uygulanmaz ise Sayın Başbakana katılmamak elde değil.Bu yaşananlar gerçekten kaderin tecellisidir.Bu kader öyle bir şey ki bizlerin kendi elimizle yazdığımız bir kaderdir.

 

Evcil Kuşlarda Ayak ve Yüz Akarı Enfestinasyonu

$
0
0

parakeets58

 

 

 

EVCİL KUŞLARDA AYAK VE YÜZ AKARI ENFESTİNASYONU (KNEMİDOCOPTİASİS)  

 

 

Dr. Kaya DEMİRÖZÜ

Kanatlı Sağ‎ً‎lığı ve Hastalı‎kla

(Drk.demirozu@yahoo.com.tr)

 

 

Tanımı, etkeni ve önemi

Knemidocoptes spp akarları kanatlıların derilerinde kaşıntı, kepeklenme, kabuklanma, pul pul oluşum, kuruma, kalınlaşma ve çatlama gibi bir takım değişikliklerle karakterize enfestasyon oluştururlar.

 

Kabuklu ayak ve yüz akarları:

Bunlardan üç türü kuşların ayak ve yüzlerinde lezyonlar oluşturan; Knemidocoptes pilae, K. MutansŞekil.1), Procnemidocoptes janssensi “pul-lu /kabuklu ayak ve pullu /kabuklu yüz akarları”  olarak bilinen, Knemido-coptes spp. en yaygınlarıdır. K. gallinae, K. Laevis, K. Jamaicensis, K. İn-termedius ve Neocnemidocoptes gallinae Kuşların gaga ve deri parazitle- ridir. Pullu/kabuklu bacak (püskülü ayak) ve pullu yüz genellikle küçük kuşlarda görülmektedir. K. mutans ve K. pilae küçük, küre biçiminde, ge-nellikle doku içinde tüneller açarak ayağın ve yüzün kabuklaşmasına, ne-den olan sarkoptik (uyuz) akarlardır. Modern kanatlı işletmelerinde nadir rastlanmaktadır. Ancak özellikle yaşlı hayvanlarda daha sık görülmektedir.

1f

Şekil.1. Knemidocoptes mutans, (a): Erkek akar, (b) : Dişinin karın tarafı, (c): Dişinin sırt     tarafı.

  1. mutans yalnız ayaklarda tahriş vesulanmayı takiben,kalınlaşma,kabuklaşmave deformehale gelmesine nedenolmaktadır. Bu akar yüzde lezyon oluşturmaz. K. pilae ibik, sakal ve yüzde, zaman zamanda ayak-larda lezyonlar oluşturmaktadır. Tüm yaşam döngüleri derideolup,has-talığın nakli temas yoluyladır.

Muhabbet kuşu, kanarya ve ispinoz gibi küçük kuşlar arasında ol-dukça yaygındır. Muhabbet kuşları ve diğer birçok kuş türüne musallat olan bir grup parazit (Knemidocoptes ssp akarları) tünel kazarak ölü deri hücreleriyle beslenmektedirler.

Muhabbet kuşları,  çoğunlukla baş (özellikle gaga, burun delikleri cevresideki etli doku ve göz kapakları ve göz çevresi) etkilenir. Ayrıca bacak ve ayaklarda ve ciddi vakalarda kloaka etrafında da lezyonlar gö-rülebilmektedir.

 Tüy döken akarlar:

Akarların bazıları da kanatlılarda tüy dökümüne neden olmaktadırlar. K.gallinae, K. laevis ve Neocneidocoptes gallinae olmak üzere üç akar türü kuşlarda öncelikle tüylerini etkilediği bilinmektedir.

  1. laevisgüvercinlerde tüy döken birakar ve N.gallinaesülün, tavuk, güvercinve kazlaretkilemektedir.
  2. gallinaeK.Mutans’a benzer, ancakdaha küçüktür. Tavuk, güver-cin, sülün tüylerinin epidimisinde ve saplarında yuvalanırlar (tüneller açar-lar). Enfestasyon bahar ve yaz aylarındadaha sıkça görülmektedir.

Knemidokoptes spp akarların nakli ve bulaşması nasıl olmakta?

Bu akarlar görünüşe göre tüm biyolojik döngüsünü kuşlarda geçir-mektedirler. Epitel dokuda tüneller formunda dehlizler açar, buralarda barınırlar ve ürerler. Akarlar uzun süre yakın ya da doğrudan temas yo-luyla kuştan kuşa bulaşmaktadır. Kimi uzmanların görüşü; üreme zama-nında yavrular henüz tüylenmediğinde follukta bulaşmanın gerçekleştiği yönündedir.  Kuş stresli, genetik olarak yatkın ya da bağışıklık sistemi baskılanmışsa hastalığa yakalanma sıklığı fazladır.

Knemidokoptes spp akarların oluşturduğu enfestasyonda kuluçka süresi 6-12 aydır. Bazen bu süre yıllarla ifade edilmektedir.

Enfestasyona duyarlı kanatlılar

  1. pilaeağırlıklı küçük papağangillerin paraziti olupbu kuşlarınçoğuPasifikmenşeyli türlerdir.Çoğu yayınmuhabbet kuşları(Melopsittacus undulatus) ile ilgilidir, ama K.pilaedeAlexandrınepapağanı(Psittacula eupatria),yüzük boyunlu papağan(Psittacula tür),kızılgöğüslüpapa-ğan(Neophema splendida), prensespapağan(Polytelis alexandrae), sarı-taçlı papağan (Kakariki, Cyanoramphus auriceps), sultan papağanı(Nym-phicus hollandicus), kakadu, macaw ve Amazon papağanlarında da sap-tanmıştır.

K.mutans evcil kümes hayvanların yaygındır ve K. pilae ile karış-tırılmaktadır. Genellikle tavuk, hindi, sülün, diğer tavukgillerde ve birçok yırtıcı tür de etkilenir.

Procnemidocoptes janssensi cennet papağanlarında(Agapornis türü) tespitedilmiştir.

Kabuklu ayak akarları:

Kuşların ayaklarında lezyonlar oluşturan en yaygın iki tür K. Jamai- censis ve K. intermedius’tur. K.jamaicensis öncelikle kanarya (Serinus ca-naria), Gouldian ispinozları (Chloebia gouldiae) ve Hind sığırcığı( mynah, Acridotheres tristis), serçegillerde pullu ayak enfestasyonuna neden olan akardır. Keza karatavuk, siyah Asya sığırcığı, Amerikan sığırcığı (Quiscalus türü), kargalar, Çardak kuşu (Gri kedi kuşu, Dumetella carolinensis ) ağaçkakan, yeni dünya serçesi( Pipilo erythropthalmus) ve ABD ve Kana-da’da pek çok kuş türleri bildirilmiştir

 

  1. intermediusAvustralya veİngiltere’debirçokötücüyabanitürlerintibiotarsaleklem çevresindekideri lezyonlarınedeniolarak tespit edilmiştir.

 

Tablo.1. Knemidocoptes spp akarların ekilediği kanatlılar

Akar türü Yaygın adı Etkilediği Kanatlı
K.mutans Pullu/kabuklu ayak ve yüz akarı Kümes hayvanları, yırtıcı kuşlar
K.pilae Pullu/kabuklu ayak ve yüz akarı Papağangiller
Procnemidocoptes Janssensi Pullu/kabuklu ayak ve yüz akarı Cennet papağanı(Agapornis türü)
K.Jamaicensis Pullu/kabuklu yüz akarı Kanarya, muhabbet kuşu, ispinozlar
K.intermedius Pullu/kabuklu yüz akarı Avustralya, ABD, İngiltere orijinli kuşlar:Lir kuşu(Menura türü), Saksağan(Strepera türü), Kuzgun( Corvus corax)
K. gallineae Tüy döken akar Güvercin, tavuk, sülün
K.Laveis Tüy döken akar Güvercin
Neocnemidocoptes gallinae Tüy döken akar Sülün, tavuk, güvercin, kaz

Knemidokoptes spp enfestasyonunun belirtileri nelerdir?

Muhabbet kuşları, kanaryalar ve diğer küçük ötücü kuşlarda, akarlar özellikle bacaklar, ayaklar ve gaga çevresinde, göz kapakları ve göz çev-resideki tüysüz deride pul pul kabuklaşmış, kepekleşmiş, gri-bronz lezyon-lara neden olmaktadırlar. Akarlar doğrudan tüy folikülleri, deri kıvrımları ve epidermise nüfuz ederek cep benzeri boşluklar ve ikincil keseler oluş-turup bal peteğimsi lezyonlar ortaya çıkar. Genellikle, kuşlarda belirgin ölçüde bir kaşıntıdan bahsedilemez. Ağır vakalarda gaga, ayak ve ayak parmakları deforme olabilir. Akarlar ötücü kuşları, kümes hayvanlarını ve yırtıcıları etkilemektedir.

  1. mutans’ın salgıladığı metabolitler ayaklaklarda ciddi cilt tahrişle- rine yol açar ve kaşıntı,şişlik, sık sık deri döküntüleri olarak karşımıza çı-kabilir. Çoğu Alman muhabbet kuşlarında aşırı şişmeler sonucu ayak par-maklarını veya ayaklarını kaybedebilirler.

Muhabbet kuşu, kanaryave diğer ötücüküçük kuşlar, kabuklubacakakarları enfestasyonu(uyuz), özelliklebacaklar, ayaklarlarıntüysüzkısım-larındapul pul,gri veya beyazkabuklulezyonlaraneden olmaktadırlar.

  1. pilaepulluayakakarlarıgibi,çıplakgözle görülemez. Pulluayak akarlarınınaksine,K.pilae yalnız ayaklardeğil, aynı zamandagaga,gözler vekloaka çevresinde de lezyonlar oluşturur.

İlk aşamada, akar enfestasyonu çok zor fark edilir ve kuşun genel durumu etkilenebilir. Gaganın köşelerinde ve üzerine başlangıçta kabuklu plaklar vardır. Erken evreleri takiben, plaklar zamanla parlak beyaz bir depozito görünümünde kalın kabuklar halini alır. Akarların ince tüneller kazmaları sonu üst gaga gittikçe tüneller yumağına dönüşür. Ayaklar, göz çevresi, ayaklardaki veya kloaka çevresi cilt de etkilenmişse, buna şiddetli kaşıntı eşlik eder. Kuş huzursuzdur ve sürekli kendini kaşıdığı görülür.

Tedavi edilmediği takdirde, hastalık ilerledikçe ciddi komplikasyonlar söz konusudur. Genellikle bu durumdaki kuşların sadece acı çekmesi değil, sık sık ölümlerde yaşanmaktadır.

Muhabbet kuşları

Dişi genç yetişkin muhabbet kuşunda K. Pilae gaga, üst gaganın etli kısmı, gaga ile göz arası, göz kapağında hiperkeratosis, bal peteği benzeri bir manzaraya neden olmaktadır.

Knemidocoptiasis ilk olarak 1951’de muhabbet kuşlarında Lavoipier-re ve Griffiths tarafından tanımlanmıştır. Her yaştan dişi ve erkek muhab-bet kuşları etkilenebilir, ancak hastalık yavru penguen ve genç erişkinlerde oldukça sıkça rastlanır. Etkilenen bazı kuşlarda belirgin lezyonlar yoktur. Etkilenen bir kuş aylarca normal görünümlü, sonra lezyonlar gelişebilir ve hastalığın ilerlemesi oldukça yavaştır.

Lezyonlar genellikle gagaların birleşme noktalarında başlar ve bir bal peteği görünümlüdür. Erken evrelerde, lezyonlar üst gaganın etli kesimin-de ve gaga tabanında sınırlıdır. Dişi kuşlarda lezyonları üst gaganın etli kısmının kahverengi hipertrofisinden ekarte etmek gerekir. Kahverengi hipertrofisinde genellikle K. pilae akarların enfestasyonunu ayırt edici olan petek tüneller olmadan, bir istiridye kabuğu benzer kabuklu katmanları vardır. Carcinoma olup olmadığını da belirlenmelidir.

Muhabbet kuşlarında hastalık ilerledikçe beyazımsı, pul pul, epitel proliferasyonu gelişir. Bazen burun tıkanıklığına neden olan kalınlaşmış, sarımtırak, kraterimsi kabuklaşmalar gelişebilmektedir. Gaga germinal tabaka içindeki akarlar sonuçta özellikle üst gaganın çarpık büyümesine neden olabilir(Resim.1,3).

Yukarıda açıklanan benzer lezyonlar bacaklar, ayaklar ve vücudun diğer bölgelerinde (özellikle göz ve kloaka çevresinde) ciltde oluşabilir (Resim.2,4). Yüzün etkilendiği kronik durumlarda, boynuzsu çıkıntılar ge-lişebilir. Şid-detli kaşıntı nadiren görülmektedir.

1

Resim.1. Burun delilleri, gagaların birleştiği

 

 

2

Resim.2. Kloaka civarındaki lezyonlar.  kısımlarda lezyonlar.

Muhabbet kuşunun bacağında kimlik bandı varsa lezyonlar ilerledikçe band nekroz oluşturabilir ve bacak damarlarına baskı yapabilir. Ayak akarı enfestasyonu (Podoacariasis ya da podoknemidocoptiasis) bacak ve ayak-larda sarı-beyaz, püskül (püsküllü ayak) gibi oluşumlara yol açmaktadır. Kanaryalarda daha yaygındır.

Ayak ve bacaklarda tünel açan akarların neden oldukları kabuklaşma giderek sertleşir ve kaldırıldıklarında seröz eksudat sızar. İlerlemiş vaka-larda ayaklar söz konusu olduğunda, diz ve diğer eklemlerde ankilosis ne-deniyle topallık görülebilir. Keza ayak parmaklarında nekroz ve dökülme-ler, tırnak köklerinde ödemleşme ve tırnak kayıpları görülebilir.

3
4          Resim. 3-4. Muhabbet kuşunun gaga ve yüzünde knemidocoptiasis lezyonları.

Muhabbet kuşlarında, lezyonlar genellikle, gagaların birleşme noktalarında başlar ve bal peteği bir görünüm kazanır. Muhabbet kuşların-da K. pilae başta gagayı etkiler. Eğer bir K. pilae enfestasyonu meydana gelmiş ve lezyonlar üst gagada sınırlı değilse, etkilenen hayvan şiddetli kaşıntı yaşayacaktır(Resim.5).

Çoğu durumda, gagadaki enfestasyon daha sonra kloaka etrafındaki bölgeye ve ayaklara yayılır. Ayaktaki lezyonlar kanaryalardaki gibidir. Ba-cak ve ayaklarda beyaz püskül benzeri çıkıntılar dikkati çeker. Keza lez-yonlar gaga üstündeki etli doku ve gözler ve kloaka çevresinde oluşabilir. Ağır vakalarda gaga, ayak ve ayak parmaklarında şekil bozuklukları oluşa-bilir(Resim.6). Kabuklu bacak akarları diğer kuş türlerinde, yukarıda belir-tilen lezyonlara yol açmaz, ancak kaşıntı ve tüy kaybı görülebilir.

5

Resim.5. Yüzde ağır knemidocoptiasis.

6

Resim.6. Gaga ve ayaklarda ağır lezyonlar.

Muhabbet kuşlarında, yaşamının büyük bir bölümünde akar bulu-nabilir. Ancak kuşun bağışıklık sistemi etkileyen stres, yetersiz beslenme, hastalık vb tetikleyici koşulların ortaya çıkmasına kadar asemptomatik kalan akarlar çoğalarak enfestasyonun klinik form almasına yol açar.

Diğer papağangiller

Alexandrine papağanında (Psittacula eupatria), akarlar kaşıntı ve tüy dökülmesine neden olabilirler, ancak pul pul lezyonlar görülmez. K. pilae boyun etrafı, karın ve sırtta tüy kaybı ve tüy yolma ile ilişkili olduğu sap-tanmıştır. Enfestasyonu takiben tüy kaybı ve göz kapağında lezyonlar olu-şabilir. Knemidocoptes spp enfestasyonlarının erken dönemi veya hafif lezyonları A vitamini eksikliğine bağlı lezyonlar benzeyebilir, ancak kronik veya ileri knemidocoptiasis lezyonlar A vitamini eksikliği ile ilgili belirtiler-den çok daha büyük ve daha kapsamlıdır(Resim.7).

Zaman zaman diğer papağan türlerinde, knemidocoptiasis eşzamanlı papağan circovirus enfeksiyonu ya da diğer bağışıklığı baskılayan hastalıklar.

(mycobacteriosis gibi) ile ilişkilidir. Kne-midocoptiasis’li macaw papağanları diz ve ayaklarındaki kaşıntıdan ötürü kendilerini yaralayabilirler.

7

Resim.7. Sultan papağanında (Nymphicus  hollandicus) ağırknemidocoptiasis

Sınıflandırılamayan Knemidocoptes türleri kırmızı göğüslü papağan-ların (Cyanoramphus novaezelandiae) tüylerinde tespit edilmiştir. Kuşlarda baş, boyun ve yanaklarda derisinde hiperemi ve yama tarzında yaygın tüy kaybı söz konusudur. Akarlar etkilenen tüy şaftının kalınlaşmış köküne yer-leşmişlerdir. Akarlar yetişkin ve cinsel olgunlaşmamış kuşlarda tespit edil-miştir, ancak sadece yetişkinlerde klinik belirtiler geliştirebilmektedirler.

Kanarya ve ispinozlar

            Kanarya ve ispinozlarda knemidocoptiasis etkeninin erken dönem yayınlarında, K. Mutans, daha sonra K. Pilae olduğu belirtilmiştir. Son araştırmalar nedenin K. jamaicensis olduğunu ortaya konmuştur. Kanarya ve ispinozlarda knemidocoptiasis etkeninin erken dönem yayınlarında, K. Mutans, daha sonra K. Pilae olduğu bildirilmiştir. Son araştırmalar nedenin K. jamaicensis olduğunu ortaya konmuştur

Kanaryalarda, lezyonlar genellikle ayak ve parmaklarla sınırlıdır. Ve ayak tabanınında kabuklanma olarak başlar, yavaş yavaş kalınlaşır. Belir-gin topallık sonucu tüneme zorlaşır(Resim8). Bacak bantlı kuşlar ciddi tarsometa-tarsal daralma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadırlar. K. jamaicensis aynı zamanda vahşi ispinozlar ve serçelerde görülmektedir.

88a copy

 

Resim.8. Kanaryada “püsküllü ayak” (a), kanarya(b), ispinoz(c) ayaklarında                   knemidocoptiasis.

 

 

 

 

 

Ayırıcı teşhiste; diğer akar türlerinin enfestasyonu, dermatofitosis, çiçek veya papillommavirus enfeksiyonu dikkate alınmalıdır. Muhtemelen bu vakalardan sonradan sıkça görülebilir.

Ötücü kuşlarda yaşlanmaya bağlı görülen ayaklardaki artan kabuk-lanmanın, knemidocoptiasiste oluşan dramatik “püskül ayak” oluşumun-dan belirgin biçimde farklıdır. Avrupa saka kuşunda (Carduelis carduelis)  “püskül ayak” birincil nedeni papillomavirustur. Ancak Knemidocoptes tür-lerin enfestasyonunun önemli bir ayırıcı tanısı olduğunu unutmamalıdır. Miks enfeksiyon oluşabilir.

Diğer ötüçü kuşlar

Serçelerde (Passer montanus), siyah yüzlü kiraz kuşları(Emberiza spodocephala), benekli güvercinler (Streptopelia chinensis) ve büyük saz bülbüllerinde (Acrocephalus tür) enfestasyon saptanmıştır. Yetişkin serçe-ler gençlere göre ve dişilerde erkeklere kıyasla hastalığa daha sıkça rast-lanmaktadır.

Genellikle gençlerde lezyonlar ayaklarda, yetişkinlerde ise hem ayak hemde gagada oluşmaktadır. Amerikan kızıl göğüslü ardıç kuşu (Robin, Turdus migratorius), Avrupa kızıl gerdanlı ardıç kuşu(Erithacus rubecula) hastalandığında ayak ve parmaklarının tamamını veya bir kısmını kaybe-debilirler. İlerlemiş, kronik lezyonların çoğu patognomoniktir (enfestasyon için tipiktir.). Ancak başlangıç, akut lezyonlar çiçek hastalığındaki prolife-ratif siğilimsi deri lezyonlarına benzer veya ayırt edilemezler.

Kümes hayvanları
K. mutans öncelikle, tavuklarda bacağın tüysüz cildini, ara sıra da ibik ve sakalları etkiler. Hastalık yaşlı hayvanlarda daha yaygındır. Etkile-nen tavukta ciddi kilo kaybı ve yumurta üretiminde düşme şeklinde kar-şımıza çıkar. K. mutans son zamanlarda parmakların nekrozuna neden olduğu tespit edilmiştir. K. mutans enfestasyonuna (knemidocoptiasis) yakalanan hayvanlarda sekonder bakteriyel ve fungal piyodermiye (ilti-haplı cilt püstülleri) yatkındırlar. Tavuk ile kıyaslandığında, hindilerde Knemidocoptes türlerin enfestasyonuna ender rastlanmaktadır.

  1. gallinae enfestasyonunda hayvanlar vücut tüylerini kopardıklarından şiddetli cilt tahrişiyle sonuçlanır. Kilo kaybı, yumurta üretimde düşüş söz konusudur.

Yırtıcı kuşlar

  1. mutansönceayaklarındaiki taraflıproliferatifpapillerhiperkera-toz oluşan büyük boynuzlu baykuşlarda(Kaplan baykuşu, Bubo virginia-nus), bilahare büyük beyaz baykuşlar(Nyctea scandiaca), çakırdoğan (Accipiter gentilis) ve atmaca gibi çeşitliaccipiridae ailesi üyelerinde tespitedilmiştir. Bir şahinin(Buteoswainsoni) budunun orta kısmındave karın derisindeciddikabuklanmasaptanmıştır.VücuduntüylübölgelerindeKne-midocoptestürlerinenfestasyonulokalizasyonunun ortaya çıkması o zamana kadar sıra dışı durumdu.Esaretvestresin bu tabloya neden olabileceği kanaati ağırlık kazanmıştır.

Knemidokoptes spp akarların neden olduğu uyuzun tanısı nasıl yapılmakta?

Lezyonlu bölgelerden cildin kazıması süretiyle alınan numunenin laboratvarda Knemidocoptes spp akarlarını ve yumurtalarının saptanma-sıyla tanı yapılabilir.

Muhabbet kuşlarındayüzdekiknemidocoptiasislezyonlarıpatog-nomonik(tipik, özel)kabul edilir.Tanı genellikle lezyonlu ciltten alınan kazıma örneklerin mikroskopta akarlarınbelirlenmesiile doğrulanır.

Nadiren, akarlar klasik lezyonları olan kuşlar sitolojik veya histolojik muayenede tespit edilmeyebilir. Bu gibi durumlarda, tedaviye olumlu yanıt verilmesi tanıyı doğrular.

Knemidokoptes spp akar enfestasyonunun tedavisi

Her şeyden önce; tedavinin en iyi ve en etkili yönteminin nasıl olma-sı gerektiği ile ilgili okuş sahipleri ve hekimler arasında farklı görüşler bu-lunmaktadır. Kuş sahipleri ampirik uygulamalar ve başkasından duydukla- rıyla müdahale ederken olayın şiddetleneceğini, tedavinin zor ve pahalıya mal olacağını göz ardı etmektedirler.

Hasta, hastayla doğrudan temasta olan şüpheli hayvanların karati-naya alınması ve tedavi edilmeleri gerekir.

Hafif vakalarda tedavide parafin kullanılması bir kısım hekimler ve yayınlara göre yeterli sayılmaktadır. Gerekçeleri de; şimdiye kadar bu te-davi ile kalıcı bir başarı yaşamış ve başka bir tedaviye ihtiyaç olmadığı yö-nündedir. Sadece gaga etkilenmişse, üst gaga ve gaganın köşesindeki cilt-teki lezyonlara göre 2 veya en iyisi 4 hafta süreli günde bir veya iki kez uygulanması önerilir. İshale yol açacağından kuşun parafin yutmamasına özen gösterilmelidir. Kloaka çevresi ve ayaklarda parafin ile tedavi edilebi- lir. Ancak göz civarındaki lezyonlar hekim dışında biri tarafında parafinle tedavi edilmeye kalkışılmamalı, aksi halde gözün kaybı olabilir.

Tedavide ivermectin tercih edilen ilaç olup, topikal, enjeksiyon ya da oral yoldan verilebilir. Topikal veya oral uygulama küçük kuşlar için tav-siye edilir. Ivermectin özellikle küçük kuşlarda intramusküler uygulama zehirli olabilir ve ölüm meydana gelebilir. Gerek lezyonlu gerekse onlarla temas eden bütün kuşlar tedavi edilmelidir. Tedavi için, ivermectin tercih edilebilir. Ancak bilinçli kullanılmalıdır. Toksik etkisi ortaya çıkabilir. Akar-ları tamamen ortadan kaldırmak için 10 gün aralıklarla 2-6 kez tedavi ge-rekebilir. Ivermectin oral ya da ense cilt altına enjekte şeklinde tatbik edi-lebilir. Moxidectin topikal olarak kullanılabilir. Keza Selamectin topikal uy-gulama için önerilebilir. Bu ilaçların uygun konsantrasyon ve dozda kulla-nılması çok önemlidir. Bu nedenle her zaman veteriner hekim önerisi ve denetiminde yapılmalıdır.     

Küçük kuşları için, dilüe edilmiş ivermectin daha güvenli oral veya topikal uygulamalar güvenirlik acısından tercih edilmelidir.

Ağız yoluyla verildiğinde suda çözünür, atlar için üretilmiş 10-mg/ml sıvı ivermectin güvenli bir şekilde kullanılabilir. Ancak, bu ürünün ispinoz ve muhabbet kuşlarında intramusküler uygulaması ölümlere neden olmaktadır.

Moxidectin % 0.5ve % 1 preparatları mevcut olup, dökme(pour-on)veya enjektabl uygulaması da etkilidir.

Diğer antiparazitler

Geçmişte, lezyonlar için mineral yağı uygulamaları etkili olmuştur, ancak yağlı, düzensiz tüyler ve mineral yağın aspirasyonunun yan etkileri ortaya çıkabilir. Kafese akar koruyucuları kullanmanın Knemidocoptes türlerine hiçbir etkinlikleri bulunmamaktadır.

Destek Tedaviler

            Aloe verajeli gibisuda çözünebilen vetoksik olmayanyumuşatıcılarile kabuklarınyumuşatılmasıyardımcı /destektedavilerinden biridir. Burun deliklerinin tıkanmamasına dikkat edilmelidir. Eğer burun deliklerikabuklar iletıkalıise, normal hava akımının sağlamak içinbunların acilen, dikkatle kaldırılması gerekir. Ağır vakalarda göz çevresine koruyucu amaçlı oftalmik antibiyotikli merhem kullanmak gerekebilir. Ancak tüylere temas etmeme-si için itina edilmelidir.

Açık lezyonlar varsa, Sekonder bakteriyel enfeksiyon ve artrit oluşa-bilir. Önlemek veya tedavi etmek için antibiyotik verilebilir. Açık yaraları olan kuşlar sistemik antibiyotik ve eş zamanlı steroid olmayan antiinflama- tuar ilaçlar (0,1 ile 0,5 mg / kg oral meloxicam günde iki kere) uygulana-bilir.

Kafes, yemlik,  suluk, tünekler, oyuncaklar ve diğer öğeler temizlen-meli ve dezenfekte edilmelidir. Kolayca dezenfekte edilemeyen malzeme-ler atılmalıdır. Keza ayak ve bacak lezyonları olan kuşlar için daha rahat tünemelerini temin amacıyla uygun tünek temini yararlı olabilir. Gerekti-ğinde, kuşun diyeti desteklenmeli ve ek A vitamini faydalı olabilir.

                    Damızlık faaliyetineenfestasyon ortadan kaldırılana kadarson veril-meli ve durumu çok ağır olanlarınitlafınaihtiyaç olabilir. Diğer kuşlaraya-yılmasını önlemek içinkafesleri, ekipman vetüneklerdezenfekte edilme-lidir.Mümkünse hastalar ciddi bir taramadan geçrilerek altta yatanınne olduğu belirlenmelidir.Genellikle knemidocoptiasis diğerimmünosüpresif hastalıkları takibensekunder vaka olarak ortaya çıkmaktadır.

* Veya 3 hafta boyunca haftada bir tedavi uygulanıp, takiben bir ay sonra bir tedavi şeklinde uygulanabilir.
* Ağır vakalarda, aşırı bir kabuklanma bacak / ayak daralmalarına neden olabilir ve Staphylococcus enfeksiyonlarına zemin hazırlayabilir. Bu neden-le büyümüş ve genişleyen kabuklanmalar ve ölü dokuların cerrahi olarak bertaraf edilmesi gerekebilir.
* Lokal olarak bitkisel yağla tedavi edilebilir. Burada dikkat edilmesi gereken; yağ mümkün olduğunca az miktarla uygulanması, aksi halde tüyler yağlanmış olur. Bununla birlikte 200ug/kg propylene glycol veya steril suda 1/9 dilue edilmiş ivermectin “spot- on” kullanılır. Eğer ivermectin oral verilecekse çöküntü oluşmamasına dikkat edilmelidir.
* Bakteriyel enfeksiyon tedavisinde antibiyotikli merhemler cildi yumuşatmak ve nemlendirmek işlevini de yerine getirmiş olacaklardır.
* Eğer darlık söz konusu ise bacak bantları çıkarılmalıdır.
* Uzun vadede; altta yatan herhangi bir hastalığın tedavisi, yetersiz bağışıklıktan dolayı yatkın bir kuşun bakım, beslenme koşullarını iyileş-tirmek, stresi en aza indirmek vb önlemlerin alınası gerekir.
* Mümkün olduğunca erken bir müdahale ve tedavi yapılmalı. Tedavi-lerden sonuç almak mümkündür. Ancak lezyonlar haftalar veya aylar boyunca devam edebilir.
* Gagada oluşan deformasyonlar için gaganın bakımı yapılmalıdır. Eğer etkilenme ciddi ise bu işleme bir ömür boyu ihtiyaç duyulabilir.
* Bu hastalıkta kanarya ve muhabbet kuşlarına kıyasla ispinozlar tedaviye daha yavaş yanıt vermektedirler.

Karışan hastalık; Gaga mantarı

Eğer kuşlar hijyenik olmayan ortamlarda tutuluyorsa veya bağışıklık sistemi uzun süredir baskılanmışsa, gagada bir mantar enfeksiyonu olu-şabilir. Böyle bir mantar istilası genellikle gagada yumuşama veya sünge-rimsi bir hal alır. Ayrıca, renk değişikliği de oluşabilir. Gagadaki mantar enfestasyonu, Knemidocoptes spp. oluşturduğu lezyonlarla hemen hemen aynıdır. O yüzden mutlak hekimin teşhisine ihtiyaç vardır.

Kaynaklar

  1. ANON. (1997) Knemidocoptes mutans infection in chickens. Armed Forces Institute of Pathology. Histopathology case summary of AFIP Slide Conference No. 9, Case IV (AFIP 2595754). www.afip.org/vetpath/WSC/WSC97/97wsc09.htm. Erişim tarihi:11.03.08.
  2. 2. (2005): Knemidocoptes spp. Poultry Diseases Web site. http://poultrymed.com/files/Knemidocoptes.html. Erişim tarihi:07.12.10.
  3. 3. (2000): Material Safety Data Sheet for ivermectin, Merial Veterinary Services, Duluth, Ga.
  4. 4. ARENDS, J.J. (1997): External parasites and poultry pests. In: Calnek BW et al, eds. Diseases of poultry. 10th ed. Ames: Iowa State University Press, ISBN-0-8138-0427-2,Chapter 32,805-806.
  5. 5. BAUCK, L. (1997): Avian dermatology. In: Altman RB, Clubb SL, Dorrestein GM, et al, eds. Avian medicine and surgery. Philadelphia, Pa: WB Saunders Co, 549.
  6. 6. BOWMAN, D.D. (1995):Arthropods. In: Georgis’ parasitology for veterinarians. 6th ed. Philadelphia, Pa: WB Saunders Co, 66-67.
  7. CARPENTER, J.W. (2005): Exotic animal formulary. 3rd ed. St. Louis, Mo: Elsevier Saunders, 184-185.
  8. DEMİRÖZÜ, K. (1988), Tavukçunun El Kitab, Kartal Kimya Yayını, İstanbul.

 

  1. DEMİRÖZÜ K.(2005), Avian Chlamydiosi,Bolu,Bandırma,İzmir Seminerleri, Power Point Sunu.

 

  1. DEMİRÖZÜ K. (2006), Sınır Tanımayan Hastalık: Avian Influenza(Kuş Gribi), ISBN 975-00566-1-2

 

  1. DEMİRÖZÜ K. (2010), Kanatlılarda Temizlik Ve Dezenfeksiyon Kriterleri. Çiftlik Dergisi, 319,38-42.
  2. DORRESTEIN, G.M. (2004): Passerines. In: Ritchie BW, Harrison GJ, Harrison LR, eds. Avian medicine: principles and application. Lake Worth, Fla: Wingers Pub. 884.
  3. GREVE, J.H. (1986): Parasitic diseases. In: Fowler ME, ed. Zoo and wild animal medicine. 2nd ed. Philadelphia, Pa: WB Saunders Co. 238.
  4. HINKLE, N. C. and HINKLE, L. (2008): External parasites and poultry pests. In: Saif ,Y.M. .et al, eds. Diseases of poultry. 12th ed. Blackwell Publishing, ISBN-13: 978-0-8138-0718-8,Chapter 26, 1016-1017.
  5. Holz, P. H., Beveridge, I. and . Ross, T. (2005): Knemidocoptes intermedius in wild Superb Lyrebirds (Menura novaehallandiae). Australian Veterinary Journal 83: 374–375.
  6. Jaensch, S. M., Radial,S. R. and Hobbs. R. (2003): Knemidocoptes intermedius in a wild currawong (Strepera graculina). Australian Veterinary Journal 81: 411.
  7. KEYMER, I.F. (1983): Parasitic diseases. In: Petrak ML, Diseases of cage and aviary birds. 2nd ed. Philadelphia, Pa: Lea & Febiger, 583-587.
  8. Latta, S. C. (2003): Effects of scaley-leg mite infestations on body condition and site fidelity of migratory warblers in the Dominican Republic. Auk 120: 730–743.
  9. MAINKA, S.A., MELVILLE, D.S., GALSWORTHY, A. et al. (1994): Knemidocoptes sp. on wild passerines at the Mai Po Nature Reserve, Hong Kong. J Wildl Dis. 30:254-256. www.jwildlifedis.org/cgi/reprint/30/2/254. Erişim tarihi: 11.03.08.
  10. MASON, R.W. and FAIN, A.(1988): Knemidocoptes intermedius identified in forest ravens (Corvus tasmanicus). Aust Vet J. 65:260.
  11. MATTHYSSE, J.G. (1975): External parasites. In: Hofstad, B.W. et al, eds. Diseases of poultry. 6th ed. Ames: Iowa State University Press, Chapter 27, 824-826.
  12. MILLER, D.S., TATON-ALLEN, G.F. and CAMPBELL, T.W. (2004): Knemidokoptes in a Swainson’s hawk (Buteo swainsoni). J Zoo Wildl Med. 35:400-402.
  13. MİRONOV, S.V., BOCHKOV, A.V. and FAIN, A. (2005): Phylogeny and evolution of parasitism in feather mites of the families Epidermoptidae and Dermationidae (Acari: Analgoidea). Zoologischer Anzeiger;243:155-179.
  14. MORİSHİTA, T.Y., JOHNSON, G., JOHNSON G. et al. (2005): Scaly-leg mite infestation associated with digit necrosis in bantam chickens (Gallus domesticus). J Avian Med Surg;19:230-233.
  15. PENCE, D.B., COLE, R.A., BRUGGER, K.E., et al. (1999): Epizootic podoknemidokoptiasis in American robins. J Wildl Dis. 35:1-7.
  16. PERPINAN, D and MELERO, R. (2003): Suspected ivermectin toxicity in a nenday parakeet (Nandayus nenday), in Proceedings. Annu Conf Am Assoc Zoo Vet. 298-299.
  17. PHILIPS J.R. (1993):Avian mites. Compend Contin Educ Pract Vet 15:671-683.
  18. PLUMB, D.C. (2005): Veterinary drug handbook. 5th ed. Ames, Iowa: Blackwell Pub, 627.
  19. PROCTOR, H. and OWENS, I.(2000): Mites and birds: diversity, parasitism and coevolution. Trends Ecol Evol 15:358-364. Erişim tarihi: 13.01.2012. http://www.bio.ic.ac.uk/research/iowens/pdf%20of%20%20papers/proctor&owens%202001%20TREE.pdf. Erişim tarihi:13.11.06.
  20. RITCHIE, B.W. and HARRISON, G.J. (2004): Formulary. In: Ritchie BW, Harrison GJ, Harrison LR, eds. Avian medicine: principles and application. Lake Worth, Fla: Wingers Pub. 464.
  21. 31. SHANE, S.M. STEWART, T., CONFER, A.W. et al. (1985): Knemidokoptes pilae infestation in the palm cockatoo. Avian/Exotic Pract;2:21-25.
  22. SCHULTZ, T.A., STEWART, J.S. and FOWLER, M.E. (1989): Knemidokoptes mutans (Acari: Knemidocoptidae) in a great-horned owl (Bubo virginianus). J Wildl Dis 25:430-432.
  23. SCHMIDT, R.E., REAVİLL, D.R. and PHALEN, D.N. (2003): Integument. In: Pathology of pet and aviary birds. Ames: Iowa State University Press, 178-179.
  24. SHOSHANA, R.(1993): Knemidokoptes: mites on feathers of the red-fronted parakeet, in Proceedings. Eur Assoc Avian Vet. 329-331.
  25. TOPARLAK, M., TÜZER, E., GARGILI, A. ve GÜLANBER, A. (1999): Therapy of Knemidocoptic mange in budgerigars with spot-on application of moxidectin. Turk J Vet Anim Sci 23:173-174. http://journals.tubitak.gov.tr/veterinary/issues/vet-99-23-2/vet-23-2-12-98055.pdf. Erişim tarihi: 12.01.2012.
  26. WADE, L.. (2006): Knemidocoptiasis in birds. Veterınary Medıcıne -Bonner Sprıngs Then Edwardsvılle-,101(12) 782-790.
  27. 37. WORELL, A.B. (2000): Suspected propylene glycol sensitivity in keel-billed toucans. in Proceedings. Annu Conf Assoc Avian Vet. 199-203.

 

 

Denizli Irkı Damızlık Büyük İlgi Görüyor

$
0
0

20160520_153521

 

DENİZLİ IRKI DAMIZLIK MATERYAL SATIŞI BÜYÜK İLGİ GÖRÜYOR

 

 

Prof.Dr. Tülin AKSOY

Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü, ANTALYA

tulinaks@kdeniz.edu.tr

 

 

 

Bilindiği üzere sadece iki saf tavuk ırkına sahibiz; Denizli ve Gerze. Uzun ötüşü ve renkli boyun tüyleri nedeniyle Denizli ırkı daha da fazla biliniyor ve aynı isimli ilimizin simgesi olarak da tanınıyor.

20160520_144942

 

Denizli Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü bünyesindeki üretim birimi uzun yıllardır Denizli ırkını saf olarak koruyor ve meraklılara damızlık materyal temin ediyor. Ziraat Mühendisi Mustafa ÜNAL ve Teknisyen Ahmet BAŞ tarafından idare edilen tesiste yaklaşık 1000 adet damızlık tavuk-horoz bulunuyor. Her yıl yaklaşık 7000 adet damızlık yumurta, 8-10 bin adet civciv satışı yapılıyor; sürünün yenilenmesi çerçevesinde yaklaşık 1000 adet yetişkin tavuk-horoz da yine satılıyor.

 

 

Bu değerli genetik kaynağa ev sahipliği yapan işletme biyogüvenlik önlemlerini büyük titizlikle uyguluyor.

20160520_145125

 

Damızlık yumurta ve civciv satışı Nisan ayında başlıyor ve Ağustos ayına kadar devam ediyor. Yetişkin damızlık hayvan satışı ise yıl boyunca yapılıyor. Yetişkin bir horoz 120, tavuk 60 TL’den satılırken civciv fiyatı 10 TL, yumurta ise 4 TL.

 

 

Denizli ilimizin simgesi de olan bu yerli ırkımızı ve bu ırkın korunmasında önemli rol oynayan söz konusu tesisleri gözbebeğimiz gibi korumaya devam etmeliyiz.

 

Halk elinde korumayı da ihmal etmemeliyiz.

Campylobacter İle Mücadele

$
0
0

DSC_0318

AVRUPA’DA CAMPYLOBACTER İLE MÜCADELE(*)

 

Çeviren: Dr. Kaya DEMİRÖZÜ

Kanatlı Sağ‎ً‎lığı ve Hastalı‎kları‎ Uzman‎ı(Drk.demirozu@yahoo.com.tr)

 

Campylobacter ciddi insan sağlığı sorunlarına neden olduğun- dan, süpermarketler et kontaminasyonu minimize etmek için üreti-cilere baskı yapımaktadırlar. İşletmelerin aldıkları tedbirlerle ba-şarılı sonuçlar elde edilmiştir. Ancak kontaminasyon riskinin azal-ması içinkatkı maddeleri ve v fiziksel önlemler konusunda yapıla- cak çok şey bulunmaktadır.

Kanatlı mezbahalarında çapraz bulaşmayamani olma nihayi ürün düzeyinde Campylobacter riskini dü-şürmenin önemli bir yoludur.Bunun-la birlikte çiftliktekibiyogüvenlik uy-gulamaları  yayılmayı önlemede vaz-geçilmez biranahtardır.

Campylobacter gıda ile alakalı gastroenteritislerin en sık rastlanınan nedeni olup Avrupa Birliği(AB) üyesi 28 ülkeye yılda 2.4 milyar €mal ol-maktadır.İngiltere’de, Campylobacter her bin broilerde  20£ (26 €) kadar kanatlı sektörüne malliyeti olduğuı tahmin edilmektedir.

İngiliz Gıda Standartları Ajansı (FSA) süpermarkete satılan tavuklar- da Campylobacter kontaminasyon surveysonuçlarınıaçıklamasından bu yana Batı Avrupa’da bu konuda büyük bir hassasiyet devam etmekte ve önde gelen süpermarketler kontaminasyon seviyelerinin azaltılması için tedarikçilerine daha fazla baskı yapmakmaktadırlar.

Campylobacter spp kanatlılarda ishal ve yemden yararlanma gibi hastalık belittilerine gibi belirtilerilerlegastroentestinal hastalığaneden ol-maktadır.AB’de Campylobacter kontaminasyon düzeyi ülkeye göre anlamlı farklılık göstermektedir. Bu farklılık kısmen iklimle açıklanabilir.Campylo-bacter insidansı(görülme sıklığı) geleneksel olarak sıcak yaz aylarında art-maktadır.AB üyesi 15ülke verilerine göre  broilerlerde Campylobacter yüksek seviyelerde saptanmıştır (Şekil 1).

 Untitled-1 copy

Şekil 1 –AB ülkelerinde boirlerde Campylobacter spp Prevelansı (%Yaygınlıkğı).

 

 

Biyogüvenlik önlemlerinde  yapılacak bir iyildeştirme hastalık kontrolü için yararları olacaktır.

Biyogüvenlik önlemlerinin gözden geçirilmesi, gerekirse yeniden dü-zenlenmesi deneysel koşullarda % 70’ şe kadar pozitif sonuçlara ulaşıldığı ortaya konulmuştur.Ancak, işletmelerde hastalıkla mücadelede en önemli yöntem olanbiyogüvenlikte ihmaller, kopukluklar, aksaklıklar dolayısıyla ciddi sorunlaryaşanabilir.Birçok şirket ve çiftlik zaten biyogüvenlik tetbirl-erini artmıştır. Bütün bunlara rağmen hala kontaminasyondan söz edil-mektedir. Biyogüvenlikte iyileşme ve tavizsiz uygulama hastalık kontro-lündesayısız yararları olacaktır(Tablo 1).

Tablo 1-Broilerlerde Campylobacter kontaminasyonunu kontrol altına almak için öneriler

Tetbir Başarı ve uygulama durumu
Aşı Henüz yok
Aşırı ısı müdahalesi Karkas kontaminasyonunu % 90 na kadar azaltığı iddia edilmektedir. İnsanlara riskini ortadan kaldırmaz.
Klorla yıkama Kanserojenik kalıtı endişesiyle AB izin verilmemektedir
Tavizsiz biyogüvenlik Ticari şartlardazorlukları olmasına rağmen karkas bulaşma oranını  % 50 – 70 azaltabilir.
Seyretmeden vazgeçme Sürülerin aynı zamanda çıkarılması % 80 oranında kontaminasyonu azaltabilir.Üretimde baskı oluşur ve kısa vadeli sorunlarortaya çıkar.
28 günde kesim Kontaminasyon seviyelerinde çarpı-cı azalma. Pazar ihtiyacı için tercih edilmez.

 

Bakteriyosinler enfekte hayvanların dışkısındaki campylobacter seviyelerini azaltabilir.

        Bakteriyosinler Gram(-) ve Gram(+) bakterilerin doğal savunma me-kanizmalarının bir parçası olan proteinimsi toksinleridir.Antibakteriyel et- kiye sahip olup bazıları geniş spekturumludur.

Belirli bakterilere karşı bakteriyosinlerin etkisi, hedef bakterininn hücre duvarı üzerine bağlanması ve dış zarında bir gözenek oluşturma şeklindedir. Gözenekten inorganik iyonların sızıntısı, hedef bakterinin ölü-müdemektir.

Günümüzde, gıda sanayi bakteriyosinlerin belli başlı kullanım alanı-dır. Sınırlı sayıda bakteriyosin antiCampylobacter özelliklere sahip olduğu belirlenmiştir.Bunlar ağırlıklı olarak Bacillus circulans, Paenibacillus poly- myxa, Lactobacillus salivarius ve Enterococcus faecium tarafından üretil-mektedir.

Bilimsel çalışmalar bakteriyosinlerin kullanılması enfekte hayvanla-rın dışkısındaki Campylobacter düzeylerini azaltmada etkili olabileceğini göstermektedir.Ancak, daha fazla araştırma yapılması gerekir.Bu çalışma-larfarklı Campylobacter türleri ve genotiplerine karşı koymak için olabilir.Daha geniş ölçekli test bakteriyosinlerin etkinliğini değerlendirmek için gerekli olacaktır.

Bakteriyofajlar Campylobacter sayısını azaltmak için kesimden önce enfekte sürülerin verilebilir

Bakteriyofajlar doğal olarak üreyen virüsleridir. Duyarlı bakterileri enfekte ederek ölümüne yol açar.Tüm cevre yaygındırlar ve uygun bak-teriyel konak bulabildiklerinde ürerler.Tedavi için uygunbakteriyofajların enfeksiyon tipine göre litik ve lizojenik olmak üzere iki tipibulunmak- tadır. Litik bakteriyofaj bakteri hücresini istila ederek, ürer ve sonuçta patlatır. Patlayan hücre erir. Bu döngü devam eder.

Bilimsel çalışmalarda bakteriyofajları kullanarak körbarsakta ki Cam-pylobacter sayısında Log₁₀ 0,5 -5arası azalma saptanması büyük umutlar vadetmektedir.Tedavi  amaçlı enfekte sürülere kesimden 2-3 gün önce verilmesi önerilmektedir. Koruyucu olarak uygulamanın konak bakterinin yeterli sayıda mevcudi-yetine göre karar veril-mesi görüşü hakimdir.

Bakteriyofajlarkullanımı ile ilgili bir kısım deneme çalışma- larında mezbahada karkasların son durula- ma işlemindebazı tatminkar sonuçlar elde edilmiştir.Bununla birlikte AB bu tip bir işle-                                                                                                  min ruhsatlanması zor olabilir.

Süpermarketlerde yapılan testlerdeCampylobacter insidansı        yüksekbulunmuştur. Süpermarketler tedarikçilerin sorununu                               halletmelerini talep etmekteler.

 

In vitro testler organik asitlerin Campylobacter’e  etkinliğini göstermekte

Organik asitler yıllardırkanatlı  yem hijyenini iyileştirmekiçin bakteri kontaminasyonu, özellikle Salmonella ile mücadele etmek amacıylayem-lere katılmıştır. Benzer şekilde, içme suyuna organik asitlerin eklenmesi su hijyenini arttırıcı etkilere sahip olabilir.

Campylobacter mücadelesi için organik asitler ile müdahale kantitatif risk değerlendirmesi için modele dahil edilmemiştir.Çünkü EFSA göre : “yem veya su yoluyla uygulama sonuçlarıCampylobacter sayısıı ve yay-gınlığı bakımından tutarsız sonuçlar vermiştir”. Birçok in vitro testeorga-nik asitlerin Campylobacter’e karşı etkinliği anlamlıbulunmasına rağmen tavuklarda yapılan in vivo deneylerdefarklı sonuçlar eldde edilmiştir.

Örneğin bir çalışmada, yeme sadece formik asit ilavesi Campylobac-ter kolonizasyonuna etkisiz olduğu saptanmıştır.Organik asitlerin kombi- nasyonunda daha başarılı sonuçlar alınmıştır.% 1.5 formik asit ve% 0.1 potasyum sorbat karışım, önemli ölçüde Campylobacter kolonizasyonu azaltmıştır.% 2 formik asit ve% 0.1 potasyum sorbat şeklindeki karışımsa kolonizasyon tamamen engellemiştir.

Büyüme sonrası, seyreltmeve kesime yakındönemde, özelllikle withdrawalaşamasında içme suyu ileverilen organik asit kombinasyonları Campylobacter kolonizasyon azaltılmasına, bazı olumlu etkileri olduğunu görülmüştür. En iyi sonuçları elde etmek için, suyun pH 4.0 – 4.5’e olması gerekir.

Fitojenik yem katkıları karaciğer fonksiyon ve bağırsak sağlığını desteklemede yardımcı olur

Fitojenik yem katkıları (FYK) ya da bitkseller katkılar;çok sayıda  bitki ve otdanelde edilen derivatları yahut  herikisi,aromatik bitkiler ve baharatlardanelde edilen esansiyel yağlar hatta doğala yakın sentetik ak-if maddeleri içermektedir.  Birçok  potansiyel madde ve katkı  maddeleri-nin direkt antimikrobiyal etkileribulunmamaktadır.Bunun yerine lezzet artırıcı, iştah açıcı, karaciğer fonksiyonunu, barğırsak sağlığı ve işlevini destekliici antienflamatuvarhatta yemden yararlanmada düzelme gibi alternatif işlevleri vardır.

Bazı bitkisel kaynaklı ürünlerin antibakteriyel özelliklerini kontrol et-mek için farklı in vitro çalışmalar yapılmıştır.Bu çalışmalardaesansiyel yağların Campylobacter spp karşı bazı başarlarelde edilmiştir. Ancak, in vivo broiler testilerinde Campylobacter spp yayılmasında istenilen bir azalma gözlernmemiştir.

Potansiyel katkı maddeleri ve kombinasyonlarıyelpazesiyem katkı maddesi kategorisi kapsamındadır. Bu yelpazedeki maddselerin fitojen olaması içinfekal kontaminasyonda istenilen azalmanın olup olmadığını belirlemek amacıyla sürekli daha fazla araştırma yapılması gerekmek-tedir.

Probiyotikler Campylobacter jejuni kolonizasyon seviyelerini azaltmaya yardımcı olabilir

Canlı mikrobiyal takviyeler olan probiyotikler yem veya suylaöneri-lendozlarda verildiğinde bağırsak mikrobiyal dengesini düzenleyek konağı olumlu yönde etkileyen canlı mikrobiyal takviyeleridir.Probiyotikler uzun yıllar çeşitli hastalık baskılarını kontrol etmek için kullanılanmaktadır. İlk defa Finlandiya’da Salmonella salgını kontrol altına alma amacıyla 70’li yılların başında ticari olarak uygulanmıştır.

Probiyotikler, bağırsak epiteli üzerindeki bağlanma bölgelerini bloke ederek patojenlerin  rekabetle dışlanması (competitive exclusion), laktik ve asetik asit üretimi,bakteriyosin salgılama,doğal ve adaptif bağışıklık yoluyla immun yanıtın düzenlenmesi gibibirçok fşekilde bağırsakta rol alırlar.

Yapılan araştırmada, kanatlılara özel probiyotik 42 gün yetiştirilen broilerlerda Campylobacter jejuni deneysel bulaştırılmasında kolonizasyon seviyesi veyayılmasını azaltabileceği saptanmıştır. Prebiyotikle kombine edilenkanatlı probiyotikleri yapılan araştırmalarda civcivler Campylobac-ter jejuni ile doğrudan epruve  yahut kombinasyonla verildiğinde körbağır-saklarda kolonizasyonunun dikkate değer azalabildiği ortaya konmuştur.

Tablo 2-  Broilerlerde Campylobacter konaminasyonu  ortadan kaldırmak için bazı işlemler

Tedbir Başarı ve uygulama durumu
Bakteriyosinler Bilimsel çalışmalarda kimiolumlu sonuça ulaşılmış. Daha fazla çalışmak yapılması gerekiyor
Bakteriyofajlar Tedavi amaçlı kullanma eğilimi hakimdir.
Organik asidler Asitlerin kombinasyonu lazım.. En iyi sonuçları elde edimesi için içme suyu pH değerinin 4.0- 4.5 olmalıdır.
Fitojenikyem katkıları Daha fazla invitro çalışma.Yeni in vivo araştımalar. Çok fazla araştıma yapıl-ması gerekmektedir.
Probiyotikler Bazı çalışmalar Campylobacter koloni-zasyonda anlamlı bir düşüşolduğunu göstermektedir.. Gelecek için umut vadetmektedir.

 

Campylobacter tehdi ilebaş etmek için önlemlersilsilesi elzemdir

Ne yazık ki,kümes hayvanlarındankaynaklanan doğrudan veya dolaylı insandaki Campylobacteriosis tehdidini ortadan kaldırmaya ya-rayacak nihai bir yanıt bulunmaktadır. Uygulanılabilir aşı eksikliği günü-müzde ve yakın gelecekte sektörün Campylobacter kontaminasyonriskini azaltmak amacıyla bir dizi önlemleri uygulaması anlamına gelmekdir. Bunu  başarabilmek için  mükemmel biyogüvenlik önlemleri ile başlayan karma bir yaklaşım gerektirir. Bunlar;yönetim uygulamalarının gözden geçirilme-si ve gerekli değişiklikler, güvenirliği kanıtlanmış yem, su, katkı maddeleri tercihi ve son olarak;kesimhanede çapraz kontaminasyon riskini azaltmak için uygulanması zorunlu önlemler  başlıkları altında ifade edilebilir.

Her Müdahale genel olarak kontaminasyonu azaltmaya yardımcı ola-caktır. Böylece nihai broiler ürünündeCampylobacter kontaminasyonundaistenilen azalma sağlanmış olacaktır. Hangi katkılarla başarılı sonuçlar alı-nabilir konusunda yapılacak araştırmalara çok şey bulunmaktadır. Ama şu anda probiyotikler belki detercih edilen katkı maddesi olabilir.

(*);Andrew Robertson,Combatting Campylobacter in Europe. World PoultryMar 21, 2016 www.worldpoultry.net/…/Combatting-Campyl

Çevirenin Önerdiği Kaynaklar

  1. Demirözü, K.(1987): Kuluçkahane Hijyeni ve Kuluçka Tekniği. Çiftlik Dergisi,44:59- 60.
  2. Demirözü, K. (1988): Tavukçunun El Kitabı, Kartal Kimya Yayını, 133 Sayfa, İstanbul
  3. Demirözü, K.(1989): Tavukçulukta Temizlik ve Dezenfeksiyon. Tavukçunun Sesi, 7:26-27. Çiftlik Dergisi, 1990,75:30-35.
  4. Demirözü, K.(1995): Tavukçulukta Temizlik ve Dezenfeksiyon. VI. Hayvancılık ve Beslenme Sempozyumu’95, Tavuk Yetirticiliği ve Hastalıkları Kitabı 325-333, Konya.
  5. Demirözü, K. (2004) : Probiyotikler ve Yeni Bir Konsept. Topkim Teknik Bülten, THS.04.07/08KD, İstanbul.
  6. Demirözü, K. (2004) : Probiyotikler ve Yeni Bir Konsept. Topkim Teknik Bülten, THS.04.07/08KD, İstanbul.
  7. Demirözü, K.(2005): Çağdaş Hayvan Üretiminde Bilinçli Beslenmede Doğal Alternatifler. Çiftlik Dergisi Röpotaj.
  8. Demirözü K. (2006): Sınır Tanımayan Hastalık: Avian Influenza(Kuş Gribi), ISBN 975-00566-1-2, (Bakınız ) Kanatlılarda Biyogüvenlik Kriterleri, Temizlik ve Dezenfeksiyon., İstanbul,34-54.
  9. Demirözü, K.(2010):Probiyotikler ve Yeni Konseptler. Çiftlik Dergisi; Şubat-2010,312(38-40)
  10. Demirözü, K.(2010): Hindi Yetiştiricilinde Biyogüvenlik Kriterleri. Çiftlik Dergisi, Temmuz 2010, 317 (36-38)
  11. Bilinçli Beslenmede Doğal Destek Ürünler. Çiftlik Dergisi 311,58-63
  12. Demirözü, K. (2010) :Kanatlılarda Temizlik ve Dezenfeksiyon Kriterleri. Çiftlik Dergisi, 319,38-42

Kuluçkalık Yumurtalar

$
0
0

183218_187651191274954_642633_n

 

 

KULUÇKALIK YUMURTALAR TEMİZ FOLLUKLARA YUMURTLANMALI VE EN KISA SÜREDE TOPLANIP KÜMESTEN ÇIKARILMALIDIR

 

 

Prof. Dr. F. Tahir Aksoy

ftaksoy@yahoo.com

 

 

 

Sağlıklı bir tavuğun yumurtaları temiz olarak doğar. Temiz olarak doğmuş bu kuluçkalık yumurtaların temiz folluklara yumurtlanması, yumurtlandıktan sonra en kısa zamanda folluklardan alınması ve kümes koşullarından uzaklaştırılması gerekir. Kuluçkalık yumurtalara yapılacak temizlik ve dezenfeksiyon uygulamaları önceden planlanmış olmalıdır. Bu planlar: kümes koşullarına, kuluçkahanekuluçka sonuçlarına, sürülerin sağlık raporlarına, kuluçkahane ve kümeslerdeki temizlik testlerinin sonuçlarına bakılarakyapılmalıdır. Kuluçkalık yumurtalara uygulanacak her işlemin kuluçka sonuçlarına ve elde edilecek civcivlerin kalitesi ve sağlığı üzerine etkilerinin olabileceği unutulmamalıdır. 

 

 

KULUÇKALIK YUMURTALARIN TOPLANMASI

 

 

Araştırmalar göstermiştir ki, follukta bir saat kadar bekleyen temiz bir yumurtanın yüzeyinde o kümesin koşullarına bağlı olarak. çok fazla sayıdabakteri birikecektir. Yeni yumurtlanan bir yumurtanın sıcaklığı, tavuk vücudunun sıcaklığı kadar yani 41 °C’dir. Bu sıcaklık çevre sıcaklığına bağlı olarak bir süre sonra 20 °C’ye kadar düşer. Yumurta içindeki embriyo 24 °C ve daha yüksek sıcaklıklardada gelişmesine devam eder. Yeni yumurtlanan bir yumurtada hava kamerası yoktur. Bu kamera soğuyan yumurtada hemen şekillenir. Hava kamerası şekillenirken, yumurta kabuğu üzerindeki deliklerden yumurtanın içerisine bir miktar hava girer. Yumurta içine giren bu hava, taze bir yumurtayı çepeçevre dıştan saran kütiküa tarafından süzülür.Kütiküla mikroorganizmaların yumurta içine girmesini engeller. Kütiküla, su, gazlar ve dezenfektan maddeler iletahrip edilebilir. Eskiyen bir yumurta yüzeyindeki kütiküla da zamanla yok olur. Bu anlatılan özellikler nedeni ile kuluçkalık yumurtaların sık sık toplanması ve toplanan yumurtaların da kümeste iken ilaçlanması ve kümes dışına kısa bir sürede çıkarılması gerekmektedir.Yumurtalar özel yumurta tepsilerine,sivri uçları aşağıda olacak şekilde toplanmalıdır. Tel sepetlere yumurta toplamak çatlaklara yol açacağı için sakıncalıdır. Kuluçkalık yumurtaların toplamasında daima temiz tepsi ya da yeni viyollar kullanılmalıdır.Yumurtaların içinde bulunan embriyo taslağı (blastodisk) çevre sıcaklığındaki ani değişiklikler oluşmasına karşı çok hassastır. Ani ısı değişmelerinde embriyo taslağı ölebilir.Kuluçkalık olarak, üzerinde kir olmayan yumurtalar kullanılmalıdır. Üzerinde az miktarda kir olan yumurtalar da, bu kir kuru bir bez ve bulaşık yıkama teli yardımı ile kazındıktan sonra kullanılabilir. Bu amaçla zımpara kâğıdı kullanmak yumurta kabuğu deliklerinin genişlemesine yol açacağı için uygun değildir.Folluklara değil de yerlere yumurtlanan, çamurlu ve çok kirli yumurtalar kuluçkalık olarak kullanılmamalıdır.

 

 

Kuluçkalık Yumurtaların Temizlenmesi

 

 

Sağlıklı tavuktan alınan her yumurta temizdir. Ancak kirli koşullarda çevrede bulunan mikroorganizmaların saldırısına uğrayıp çok kısa sürede kirletilebilir.(kontamine edilirler).  Bu kirli yumurtalar temizlenmeleri ve dezenfeksiyonları imkânsız olduğu için kuluçkalık olarak kullanılmazlar. Az kirli yumurtalar temizlendikten ve dezenfekte edildikten sonra, temiz görünümlü yumurtalar ise dezenfekte edildikten sonra kuluçkalık olarak kullanılabilirler. Kuluçkalık yumurtalar; ancak sağlıklı damızlıklardan alınan temiz ve kirletilmemiş yumurtalar arasından seçilmelidir.

 

 

Kuluçkalık Yumurtaların Yıkanması

 

 

genellikle kuluçkalık yumurtaların yıkanması, doğru şekilde yapılmadığında kuluçka işlemlerini bozacağı için önerilmemektedir. Yine de kuluçkalık yumurtaların yıkanmasına gerek duyuluyor ise bu işlem, bir yumurta yıkama makinesi yardımı ile ve usulüne uygun olarak yapılmalıdır.Yumurtlanan yumurtalar yıkanacak ise, vakit geçirmeden yıkanıp, dezenfekte edilip kasalara dizilmesi gerekir. Yumurtaların kirli olarak bekletilmeleri sakıncalıdır. Yıkama suyuna bir deterjan ilave edilmesi ve daha sonra yumurtaların deterjansız su ile iyice çalkalanması gerekir.Yıkama suyunun sıcaklığı daima yumurtaların sıcaklığından yüksek olmalıdır. Böylece, yumurta içeriğinin soğukta büzülüp kabuk içerisine pore’lar yolu ile kirli suları ve bakterileri emmesi engellenmiş olacaktır. Bunun yanında, embriyo taslağı, yüksek sıcaklığa dayanamayıp ölebileceği için su sıcaklığının çok da yüksek olmaması gerekir.Yıkama suyu olarak ancak temiz su kullanılmalıdır. Su sıcaklığının 40 ile 42 °C arasında olması uygundur.

 

 

Kuluçkalık Yumurtaların Dezenfeksiyonu

 

 

Kuluçkalık yumurtalar, kümeste, kuluçkahanede ve gerekli ise bir defa da kuluçka makinesi içerisinde dezenfekte edilebilir.Kuluçkalık yumurta kalitesini korumak için,  bir yumurtanın yumurtlandıktan hemen sonra en kısa bir süre içerisinde dezenfekte edilmesi uygundur. Bu amaçla yumurtaların gazlanması (Fumigasyon) ya da üzerlerine uygun bir dezenfektan maddenin püskürtülmesi (spray) gerekir. Bu işlemden sonra yumurtalara el değdirmemelidir. Burada bilinmesi gereken şudur ki, kuluçka makinelerinde de yumurtaların ilaçlanması, kuluçka sonuçlarını yüzde bir ile on arasında düşürebilecektir. Bir kuluçka işletmesinin amacının mümkün olan en uygun bir maliyet ile sağlıklı ve güçlü civcivler üretmek olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle embriyoları tahrip eden fazla ilaç ve kimyasal madde kullanmak yerine, yumurtaları işin en başından başlayarak temiz ve sağlıklı olarak üretme yolunda çaba göstermek gerekir. Gereksiz olarak kullanılacak ilaçlama ve dezenfeksiyonun kuluçka sonuçlarını ve civciv kalitesini kötü olarak etkileyeceği daima hatırlanmalıdır.Formaldehit gazı, uzun yıllar kuluçkahanelerde kullanılmış en etkili dezenfektan maddelerden birisidir. Ancak son yıllarda bu gazın insanlara kanserojen etki yapabildiği anlaşılmıştır. Formaldehit gazı, yumurta yüzeyine onu fazla tahrip etmeden çok iyi etki yapar. Bu nedenle fazla sayıda temiz yüzeyli yumurtanın dezenfekte edilmesinde kullanılabilir. Kuluçkahanelerin dezenfeksiyon odalarında insan sağlığını korumaya dönük alınacak önlem, dezenfeksiyon işlemlerinden sonra gereksiz formol gazının güçlü aspiratörler yardımı ile derhal dışarı atılması şeklindedir. Gazlama işlemi, kümeslerde bir dolap içinde, kuluçkahanede ise küçük bir odada, gerek görülüyor ise kuluçka geliştirme ve çıkım makineleri içinde yapılabilir.Günümüzde kuluçkalık yumurtaların ve kuluçka hane makinelerinin dezenfeksiyonu için formaldehit gazına alternatif olarak üretilmişyaygın olarak ve başarı ile kullanılançeşitli ticari preparatlar vardır. Bu preparatlar; chlorine dioksit, fenolik unsurlar, quarternary amonyum,  guluteraldehit  ozon, hidrojen peroksit ve benzeri  etkin maddelerden birisini içerirler.

Evcil Kuşların Hastalığı Nasıl Farkedilir?

$
0
0

 

 

EVCİL KUŞLARIN HASTALIĞI NASIL FARKEDİLİR? HASTALIK VE BELİRTİLERİ NELEDİR?

 

 

muhabbetkusu-syhayanq

 

 

Dr. Kaya DEMİRÖZÜ

 Kanatlı Sa‎ً‎ğlığı ve Hastalı‎kları‎ Uzman‎ı

(Drk.demirozu@yahoo.com.tr)

 

Bir kuşta hastalık belirtilerinin mevcudiyetine kimi zaman “hasta-kuş sendromu” denilmektedir. Bunun nedeni; kuşlarda birçok hastalık benzer bulguları sergileyebilmektedir. Eğer bir hayvanda hastalık belirtileri gözle-niyorsa, gerçekten çok hastadır. Kafesteki kuşlar, diğer av hayvanları gibi, hastalık semptomlarını gizleyebilir. Yırtıcılar avlarını seçerken hastalık be-lirtisi veya güçsüzlüğe dikkat ederler. Böylece bir av hayvanı sağlıklı gö-rünmeye çalışacak veya kesin bir hedef olacaktır. Birçok vakada, herhangi bir hastalığın bulguları izlendiğinde kuşlarda ilk dikkati çeken belirti güç-süzlükleri, düşkünlükleridir. Bu noktada özellikle küçük kuşlarda daha be-lirgindir ve hatta taşıma, dokunma vb işlemler onları şoka sokabilir. Bu ne-denle, kuş sahiplerinin hayvanın hastalık semptomlarını fark edebilmesi çok önemlidir. Durumun saptanabilmesi için hayvanın en az günde iki defa gözlenmesi gerekir.

Aşağıdasıralananhastalıkbelirtilerinden herhangi birifark edilirse,hemen veteriner hekimebaşvurulması gerekir.Halsizlik, yaralanmalar, kollaps, nöbetler, kanama, nefes almada zorluk veya diğersinir sistemi belirtileriözellikleciddi bir haldir.Acil durumlar dikkate alınmalıvevakit geçirilmeden ilgilenilmesi gerektiği bilinmelidir.

 

Genel görünüm veya vaziyetleri ile karakterize kuşlarda hastalık belirtileri

 

  • Üşüyormuş gibi büzülmek, bir araya toplanmak,
  • Kendinden geçmiş halde tüneme,
  • Kafes tabanına çökme,
  • Baş kanat altında ve iki ayak üzerinde tüneme, durma,
  • Sürekli kabarık tüyler,
  • Halsizlik,
  • Dengekaybetmeksendeleyerekveyatünektendüşme,
  • Vücudun herhangi bir bölümünün yumru veya şişme,
  • Tüy koparma veya vücutgagalama,
  • Titreme,
  • Tüy bakımı yapmama,
  • Diğer kuşlar tarafından fiziki taciz,
  • Gözlerdonuk, çökmüş veya anormalrenkte
  • Çevrelerinde Yürüme,
  • İshalveya gaitadaalışılmadıkkoku,
  • Kanat düşmesi veya kalkık durması,

 

Davranış ve genel tavır değişiklikleri

 

  • Hareketsizlik,
  • Ötüşte azalmaveyadeğişiklikler,
  • Kanatlarda düşme,
  • Kollaps,
  • Nöbetler,
  • Gözler kapalı ya da uyuklama,
  • Uyaranlarayetersiz yanıt,
  • Kişilikdeğişiklikleri,örneğin, dahauysal,daha agresif vb,
  • İştah azalması,

 

Bir başka hastalık belirtisi: gaitadaki değişiklikler

 

  • Gaitanın ürat (dışkının normalde beyaz kısmı), idrar (normalde şeffaf olan kısmı) kısmında veya genelinde (türlere göre farklı renkte) renk değişimi,
  • Kıvamında değişim var mı? Sulu (idrar miktarı atmış), cıvık gaita (ishal), kabızlık,
  • Kanlı dışkı,
  • Gaitada sindirilmemiş gıda,
  • Gaita miktarında ya da sayısında azalma, artma,
  • Ürat miktarında artış,

malatya05kv3

Başın görünümdeki değişiklikler

 

  • Göz ve / veya burun deliklerietrafındaakıntı, birikim,
  • Gözlerin kısıkveyayarı kapalı olması,
  • Bir kakatu da parlak siyah gaga (Papağan gaga ve tüy hastalık belirtisi),
  • Vücudun bir yerinde diğer tarafa göre şiş veya daha küçük görünüm,
  • Göz etrafında kızarıklıkveya tüykaybı,
  • Gagada renk değişikliği, büyümüşveya pul pulgaga,
  • Fiske vurur gibi başın sallanması veya titremesi,

 

Tüylerdeki değişiklikler

 

  • Dağınık ya da kabarık tüyler,
  • Düzensiz, kırık veya kayıp tüyler,
  • Tüy bakımının azalması,
  • Baş, kloaka çevresi veya diğer yerlerde ıslak, kirli ve keçeleşmiş tüyler,
  • Tüylerde matlaşma,
  • Uzun veya aşırı tüy dökme, vücutta tüysüz noktalar,
  • Tüy yolma veya koparma,
  • Anormal ya da farklı renkte tüyler,

 

Bacak ve ayaklardaki değişiklikler

 

  • Topallık,
  • Ayaklarda pullanma, kabuklanma veya renk açılması,
  • Anormal tırnak büyümesi, ayakları devamlı değiştirerek tüneme,
  • Eklemler bacak ya da ayaklarda şişme,

 

Solunumdaki değişiklikler

 

  • Nefes darlığı,
  • Ağızdan  nefes alma,
  • Nefes alırken kuyruk sallama,
  • Hapşırma, tıksırma,
  • Göz ve burun delikleri etrafında akıntı veyakabuklar,
  • Hırıltılı veyatıkırtılı solunum,
  • Hareketlerde yetersizlik, gönülsüzlük( hareket etme zorunda kaldığında şiddetli solunum),
  • Ses ve ötüşte değiştirmeler,

 

Beslenme ve sindirimdeki değişiklikler

 

  • Artan iştah ya da azalması,
  • Su içmede Artışveya azalma,
  • İshal,
  • Kursak bölgesinde şişkinlik,
  • Güçlükle yumurtlama,
  • Zayıflama,
  • Kusma veya yenilen içilenlerin geri gelmesi,
  • Kloaka prolapsusu,

 

Kaza ve yaralanmalar

 

  • Yanıklar,
  • Isırık, gagalama yaraları,
  • Sakatlık,
  • Kanama,

 

 


Sil Baştan… Vet.Dr. H.Yalçın KÖKSAL

$
0
0

12509511_460353100838853_5973890260446146588_n

 

 

SİL BAŞTAN

 

 

Vet.Dr. H.Yalçın KÖKSAL

Veteriner Hekimler Derneği Genel Sekreteri

 

Perakende Et Satış Tavan Fiyat uygulamaları ilan edildiğinde,bunun yürümeyeceğini yapılan hesaplamaların hatalı olduğunu,karkas etlerdeki  fire oranları ,nakliye ve işletme giderlerinin hesaba katılmadığını bu nedenle yağlı ve yağsız et satış fiyatları ile perakendeci esnafın başa çıkamayacağını,özellikle kıymada azami % 8-10 yağılılık oranlarını aşarak satış yapılacağını vurgulamış ve akademik çalışma örneklerini  kaleme almıştım.

 

O dönemde sayın Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı’nın “Bu fiyatlar 6 ay içinde uygulanmazsa 50 000 ton et ederiz “ beyanının da yakın gelecekte yapılması planlanan et ithalatını kılıfına uydurmak amaçlı olduğunu  dile getirmiştim.

 

Geçenlerde Et ve Süt Kurumu Satış Mağazalarında paketlenmiş hazır kıyma etiketinde yağ oranının %20 olduğunu gördüm.Demek ki Et ve Süt Kurumu’da % 8-10 oranındaki yağılılık oranı ile bu fiyatlarla başa çıkılamayacağını görmüş ve halka ucuz kıyma satıyormuş gibi yaparak yüksek yağ oranlı ürün sunmak zorunda kalmıştır.

 

Daha 6 ay geçmeden  canlı hayvan ve et ithalatı ile ilgili ihaleler açılmaya başlandı.400 000 baş canlı sığır ithalatının ilk 100 000 başlık partisi ile 10 000 ton karkas et ithalatı ile yeni döneme giriyoruz.

 

Esasen Avrupa Ülkelerinden et ithalatı kapısı ve mecburiyeti,AB üyesi olmadan Gümrük Birliği Antlaşmasın atılan imzalarla açılmıştır.

Şimdi yazımı okuyan herkese soruyorum,yıllardan beri yapılan bu ithalatlar,hayvancılığımıza ne kazandır dı,piyasada et fiyatları düşecek algısı yaratılarak gerçekten halkımıza ucuz et yedirilebildi mi?

 

Son furyada dışarıya kaç milyon ödenecek,bu ödeme yurt içinde gerçek yetiştiriciyi  desteklemek amaçlı kullanılarak hayvancılık içinde bulunduğu dar boğazdan çıkartılamazmıydı?

 

Tamamen kolaycılığa kaçarak uygulanan ve uygulanacak ithal politikalarının  ne hayvancığımıza ve nede tüketiciye hiçbir yarar sağlamadığı yaşanan deneylerle sabit iken,sadece sadece ve sadece birkaç ithalatçının kazançlı çıkacağından hiç şüphem yok.

 

Yani özetle yaşanan köyü deneyimleri görmezden gelerek sil baştan aynı hataların tekrarı son derece üzücüdür.

 

Saygılarımla

 

Broilerlerde Campylobacter Azalması

$
0
0

DSC_0318

 

BROİLERLERDE CAMPYLOBACTER AZALTILMASI(*)

 

Çeviren

Dr. Kaya DEMİRÖZÜ

Kanatlı Sağ‎ً‎lığı ve Hastalı‎kları‎ Uzman‎ı(Drk.demirozu@yahoo.com.tr)

 

 

Avrupalı bir araştırma konsorsiyumu kesim öncesi broiler piliçlerde Campylobacter yaygınlığını azaltmak amacıyla ticari yem katkı maddeleri ve ürün kombi-nasyonlarını teste tabi tutmuş-lardır(Campybro projesi). Bu projenin misyonu çiftlikte hata varsa kontrol altına alınmasıdır.

Avrupa medyasında broiler etinde Campylobacter ile ilgiliendi-şe verici haberleri bulunması artık şaşırtıcı değildir.Yayınlanan Survey çalışmaları ve spesifikvaka verle-rinde büyük bir varyasyon bulun-makla birlikte, Avrupa pazarı için Campylobacter prevalansı (görülme sık-lığı) genellikle% 70’ten fazla olduğu bildirilmektedir.

Gıda kaynaklı diğerpatojen azaltma stratejileri olduğu gibi,Campy-lobacter kontaminasyonu kontrol etmek için öncelikli  ağırlık noktası işlet-me ve perakende sektörlerinde sanitasyondur.Yetiştirme safhasında te-melde biyogüvenlik önlemlerine yönelik tavsiyesilerdir.Nedeni basit; ka-natlı sektöründe henüz canlı hayvanlarda Campylobacter kontaminasyo-nunu azaltmak için etkili ve yaygın olarakbilinen neyazık kikesin bir çö-züm yoktur.Hatta böyle bir çözüm,farklı ülkelerde ve üretim sistemlerinde başarıyla uygulanması zorluğu hala devam etmektedir.

Uzmanlar kanatlı etide Campylobacter’eçözüm aramaktalar

Bereket, farklı uzmanlardan oluşan geniş birgrup,ilk günden itiba- ren sürülerde bu inatçı patojenle mücadele ederek broiler etinde Campylo-bacter riskini azaltmak içinkapsamlı, etkin bir çözüm aramaktadırlar.Bu konsorsiyum, Campybro Projesi çatısı altında çalışan, dört Avrupa ülke-sinden 10 araştırma kurumu, sektörbirlikleri ve şirketlerin uzmanlarındanoluşmuştur. Bu bağımsız, ortak proje Avrupa Birliği’nin araştırma, teknolo-jik gelişme ve demonstrasyon için sağladığı hibe ile desteklenmektedir.

2015 yılında, Campybro Projesi kapsamında ilk çalışmalarda elde edilen çeşitli sonuçlar Avrupa’nın farklı bilimsel forumlarında (Çek Cumhu-riyeti, İngiltere, İtalya, Fransa,İspanya) ve diğerülkelerde (Yeni Zelanda, Güney Afrika ve Amerika Birleşik Devletleri) sunuldu.Canlı hayvanlarda Campylobacter mücadelesinde mevcut ürünlerin kullanımı ile ilgili ilk iki tam hakemli makale“Avrupathe journal Poultry Science”’da yakın za-manda yayınlanmıştır.

Değişik yem katkılarının testleri

Projenin birinci fazında broiler yemlerinetest içinkatılacak ürünler   (toplam 24 kombinasyon) ticari veya marka isimleri ve jenerik karakteri-zasyonunagörebelirlenmiştir. Kimi henüzgeliştirilme aşamasında olması- na rağmen ürünlerin çoğu, şu anda piyasada bulunmaktadır.Ürünlerde or-ganik asitler, yağ asitleri, monogliseritler, bitki özleri, probiyotikler, esan-siyel yağlar, tatlandrıcı bileşikleri içermektedirler. Araştırmacılarca “prebi-yotik bezeri”olarak karekterize edilen patentli fermantasyon ürünü,tek başına bir katkı olarak test edilmiştir.

Avrupa Birliği’ninYem Materyali kataloğunda (Kategori 12.1.5)  yer almakla beraber AB mevzuatına göre “yem katkı maddesi” değildir. 12 ürün ilkin Fransız Gıda Ajansı,Ploufragan Çevre ve İş Sağlığı Güvenliği (ANSES) tesislerindegünlük 688 Ross PM3 erkek -dişi karışıkbroiler civ-civdedenendi.Her ürün bir kez test edildi ve üç deneme, her zaman pozi-tif kontrole karşı,12 ürünü kapsayacak şekilde yapılmıştır.Fermentasyon ürünü yeme 1,25 kg / t doze eldilmiştir. 40-45 civcivden oluşan grublar rastgele belirlenip bir günlükten itibaren katkılı yem verilmiştir. 11. Günde tüm hayvanlar tek tek Campylobacter jejuni’nin oralsüspansiyon ile 100 μL inoküle edilmiştir. Hayvanların dışkı örneklerinde 2., 5. ve 6. Hafta yani eprivasyondan3, 24 ve 31 gün sonraCampylobacter sayımı yapılmıştır.

Ürün performansı

12 Üründen 10’nuaraştırmaesnasında Campylobacter sayında belirli düzeyde azalma görülmesine rağmen, ürünlerin yarısı sadece 14 gün ka-dar etkilibulunmuştir. Bununla birlikte, 42günlükçalışmanın sonunda (Şekil 1),Campylobacter sayısında ortalama en yüksek azalma fermentas- yon ürününde gözlenmiştir(3 log üzerinde bir düşüş). Keza, 42 günlük 3 araştırmada dafermantasyon ürünüCampylobacter ortalama azalmasın- da kontrol grubuna göreen anlamlı bir farklılık(P < 0.001) yaratmışdır.

Untitled-1 copy

 

Grafik 1. Yeme ilave edilen katkıların 42 günlük-eprivasyondan 31 gün sonra- piliçlerin körbağırsakların-da Campyobacter sayısına(10 CFU / g log) etkisi

 

Campybro Projesi araştırmaları devam etmektedir. Ürünlerin kom-binasyonları,aşılama programları ve beslenme yönetimi gibidiğer stra-tejiler farklı disiplilnerde değerlendirilmektedir.

Araştırma bu bölümününyapılması içinbir dizi zorluklar ve engeller aşılmayadevam edilmektedir.Genellikle kanatlılarda enfeksiyon veya kon-taminasyon olgusundaCampylobacter seviyelerinde büyük farklılıklar bu-lunmaktadır. Üstelik, pek çok olası çözümlerin birlikte test edilmesi bazen çalışmaların gücünüve ticari koşullar altında sonuçların uygulamasınıza-yıflatabilmektedir.

ABD’de Campylobacteraraştırmaları

ABD’de Salmonella, Campylobacter, ve Escherichia coli gibi patojenik bakterilergenellikle hayvansal protein ürünlerinin tüketimi ile ilişkili olup ve sıklıkla gıda kaynaklı hastalıklara neden olan ilk beş patojenler arasında zikredilirler.Gıda kaynaklı patojenleri azaltmada kanatlı endüstrisi önemli gelişmeler kaydetmesine  rağmen, insanlarda hastalık  sorunu yüksek oranda devam etmektedir.Kanatlı hayvan endüsrisi, insanda hastalık riski- ni minimizeetmek için yetiştirme döneminde etkili gıda güvenliği prog-ramları peşindeler.Yetiştirmde döneminde gıda güvenliği araştırması en fazla Salmonella’ya odaklanmaya devam ederken, son çalışmalar dabroi-ler ve hindilerde Campylobacter ile ilgilideyapılmaktadır.

Araştırmacılar (McIntyre ve ark., 2014) fermentasyon ürünü ilaveli yemle beslenen  boilerlerCampylobacter ile eprüve edilmişve katkısızyem verilen kontrol gruplarını horizantal kontamineolmaları sağlanmıştır. Kontrol grubuna kıyasla fermentasyon ürün ilaveli yemle beslenen grubta Campylobacter prevalansı (görülme sıklığı) ve sayısıı daha düşük bulmuş-lardır. Fermentasyon ürün ilaveli yemle beslenen broiler civcivler normal yem verilen kontrolgrubu 14 günlükkenC. coli ile eprüve edilmişlerdir. Eprüve edilmemiş 10 piliç 42 günlükken körbarsak içerik örnekleri analiz edilmiştir.Fermentasyon ürünlü yemle beslenen broilerlerde % 1.3, kon-trol diyeti% 17.5, P = 0.02, beslenen göre anlamlı derecede düşük preva-lans, fermentasyon ürünü alanlarda körbağırsak içerik örneklerindeC. Coli sayısı 1 MPN(EOS)1 / g buna karşı kontrol grubunda 37 MPN / gP = 0.09  daha düşük olarak saptanmıştır.

  1. Smith ve al., 2014, patentli fermantasyon ürünü katkılı yemle beslenenhindi deneme grubu Campylobacter coli ile eprüve edilmiş pre-valansı (p <0.05)ve 84günlükkenkörbağırsak içeriğinde bakteri saysıkontrol grubuna göreönemli ölçüde daha düşük bulmuşlardır.70 günlük-ken, her sürüden beş hindi C.coli ile eprüve edilmiş ve 84. gün hem ep-rüve edilenlerin hem de kontrol grubunkörbarğırsak içeriklerinde C. coli  açısından değerlendirilmiştir.Patojen prevelansı (p <0.05) eprüve edilme-miş ancakhorizantal kontamine olankontrol grubuna kıyasla % 93 ten% 75’eanlamlı olarak düşükve genel olarak kontrol hindi grubu ile karşılaştırıldığında fermentasyon ürün katlı yem  yiyen hindilerde  C. coli bir log(sırayla 4.5 log10, 3.5og10)  azaldığı belirlenmiştir.

(*):Francisco Ysunza and Lionel Le Ven, World Poultry-  Reducing Campylobacter in broilersApr 4, 2016www.worldpoultry.net/…/Reducing-Campylobacter-in-broil...

(1):MNP. Most probable number(EOS: En Olası Sayı)

 

Çevirenin Önerdiği Kaynaklar

  1. Demirözü, K.(1987): Kuluçkahane Hijyeni ve Kuluçka Tekniği. Çiftlik Dergisi,44:59- 60.
  2. Demirözü, K. (1988): Tavukçunun El Kitabı, Kartal Kimya Yayını, 133 Sayfa, İstanbul
  3. Demirözü, K.(1989): Tavukçulukta Temizlik ve Dezenfeksiyon. Tavukçunun Sesi, 7:26-27. Çiftlik Dergisi, 1990,75:30-35.
  4. Demirözü, K.(1995): Tavukçulukta Temizlik ve Dezenfeksiyon. VI. Hayvancılık ve Beslenme Sempozyumu’95, Tavuk Yetirticiliği ve Hastalıkları Kitabı 325-333, Konya.
  5. Demirözü, K. (2004) : Probiyotikler ve Yeni Bir Konsept. Topkim Teknik Bülten, THS.04.07/08KD, İstanbul.
  6. Demirözü, K. (2004) : Probiyotikler ve Yeni Bir Konsept. Topkim Teknik Bülten, THS.04.07/08KD, İstanbul.
  7. Demirözü, K.(2005): Çağdaş Hayvan Üretiminde Bilinçli Beslenmede Doğal Alternatifler. Çiftlik Dergisi (Röpotaj.
  8. Demirözü K. (2006): Sınır Tanımayan Hastalık: Avian Influenza(Kuş Gribi), ISBN 975-00566-1-2, (Bakınız ) Kanatlılarda Biyogüvenlik Kriterleri, Temizlik ve Dezenfeksiyon., İstanbul,34-54.
  9. Demirözü, K.(2010):Probiyotikler ve Yeni Konseptler. Çiftlik Dergisi; Şubat-2010,312(38-40)
  10. Demirözü, K.(2010): Hindi Yetiştiricilinde Biyogüvenlik Kriterleri. Çiftlik Dergisi, Temmuz 2010, 317 (36-38)
  11. Bilinçli Beslenmede Doğal Destek Ürünler. Çiftlik Dergisi 311,58-63
  12. Demirözü, K. (2010) :Kanatlılarda Temizlik ve Dezenfeksiyon Kriterleri. Çiftlik Dergisi, 319,38-42
  13. Demirözü, K.(2016): Avrupa’da Campylobacter İle Mücadele(Çeviri) http://www.ciftlikdergisi.com.tr/?p=93783, 13.06.2016 tarihinde yayınlandı.

Kuşların Beslenmesi ve Diyet

$
0
0

papagan-nasil-beslenir_646x340

 

SÜS KUŞLARI HASTALIKLARI XXXVIII

 

 KUŞLARIN BESLENMESİ: EVCİL KUŞLARDA YEMLEME, PAPAĞANLARDA DİYET VE BESLENMEDE İPUÇLARI

 

 

Dr. Kaya DEMİRÖZÜ

  Kanatlı Sağ‎ً‎lığı ve Hastalı‎kları‎ Uzmanı

 

(Drk.demirozu@yahoo.com.tr)

 

 

 

Evcil kuşların doğru gıdalarla beslenmesi sağlıkları açısından önem-lidir. Kuş beslenmesinde güvenilir önerilere dayanan dengeli bir diyet ol-mazsa olamazdır. Başından beri dengeli bir diyet kuşlarda birçok sağlık ve davranış sorunları önleyebilir. Dengesiz bir diyet, evcil kuşların hastalan-ması ve erken ölümlerin ana sebebidir. Kötü beslenme, insanın neden ol-duğu bir hastalıktır. Çok şükür ki, şiddetine göre izler kalsa da önlenebilir.

 

Bir kuş edinmeden önce bakım ve beslemesi hakında detaylı bilgi sa-hibi olunmalıdır. En güvenilir bilgide hekiminizdedir.

 

Kuşlar arasında beslenme farklığı var mı?

 

Unutulmamalıdır ki; tüm kuş türlerinin tamamı aynı besinlerle bes-lenmezler. Örneğin baştankaralar, ağaç-kakan, sinekkuşları gibi kuşlar aynı gıda- ları yemezler ve evcileşmeleri de bu yüzden mümkün olmamaktadır. Genel olarak, papağanlar, normal diyetler göre sınıflandırılabilir. Çoğu pa-pağangillerin gıdalarının temeli bitkilerdir. Yani ot oburdurlar(florivore). Ot oburlardan bazıları ağırlıklı olarak granivor olup tane, tahıl ve /veya to-humlarla beslenmektedirler. Frugivor sınıfındaki kuşlarsa meyve dayalı di-yeti tercih ederler. Bazı kuşlarsa hem etçil hem otçul olup, beslenmeleri bitkisel ve hayvansal gıdalardan oluşabilir. Çoğun-lukla nektarla beslenen (nektarivor) özel bir sınıf vardır.

 

Aşağıdaki tablo incelendiğinde aralar(macaw) arasında bile esas di-yetin farklı olduğu görebilir.Maviboğazlı Amerikan papağanı daha çok meyveyerken,yabaniSümbülAmerika papağanı, çoğunluklatahıl(aslındakabuklu yemiş)tercih etmektedir.

 

Örneğin, her ikisi de granivor kabul edilse bile; muhabbet kuşları ge-nellikle tohumları yerken vahşi sümbül Amerikan papağanı çoğunlukla pal-miye tohumunu tercih etmektedir. Bu küçük örneklemede de görüldüğü gibi, her bir kuşa farklı beslenme tavsiyelerine ihtiyaç söz konusudur.

Evcil Kuşlarda Beslenme Sınıflandırması Temel Diyet Örnekler
Florivor (Ot obur) Tohumlar, meyveler, kabuklu yemişler, ağaç kabuğu, kökler Askeri Amerikan papağanı(Ara militaris),Mavi- sarı Amerikan papağanı (Ara ararauna), Kızıl yüzlü papağan (Hapalopsitytaca pyrrohops)
Granivor (Tane, tohum yiyenler) Taneler, tohumlar Muhabbet kuşu, Kanarya,Sultan papağanı, Sümbül Amerikan papağanı (Anodorhynchus hydcinthinus)
Frugivor (Meyve yiyenler) Genelde meyve ve çiçek; bazen kabuklu yemişler ve tohumlar Mavi boğazlı Amerikan papağanı (Ara glaucogularis), Yeşil kanatlı Amerikan papağanı (Ara chloroplerus)
Omnivor (Etobur) Tohum, meyve, böcek, omurgasızlar Sülfür göğüslü kakatu, Kırmızı kuyruklu Amazon (Amazona brasilliensis)
Nektarivor(Nektarla beslenenler) Nektar, polen; bazı böcek ve tohumlar Loriket ve lori ( Loriidae ailesinden küçük papağan)

Mixed Nuts

 

Tohumla beslenen kuşlar

 

Tohum ağırlıklı kuşlar için bile, tek başına tohumlar uygun bir diyet değildir. Bunun birkaç nedeni bulunmaktadır:

  • Kafesteki hayvana verilen tohumlar, kuşlarınyaşadıkları doğal bölgelerindebulunantohumların aynısıdeğildir. Çoğunlukla bizlerin verdiği besinler protein ve vitamin gibi diğerbesin öğeleri açısından
  • Doğal hayattaki kuşların enerji ihtiya-cı, kafes kuşlarından daha fazladır. Kafes kuşları doğadakilerin aynı gıda-larını yerse obez olacaklardır. Onlardan daha az yerlerse de vitamin, protein, amino asitler, mineraller gibi temel besin taşlarından yetersiz beslenmiş olacaklardır.
  • Kafes kuşları tohumla beslenirken zaten bir kısmını dışarı atmaya meyillidirler. Geri kalanıyla veya sevdikleriyle beslenmeye çalışırlar. Beslenmenin yalnızca birkaç çeşit tohumla sınırlandırılması belirli beslenme bozukluklarına yol açabilir.

 

Birden fazla türde tohum verilse bile, sadece tohumla beslenme optimal sağlık için gerekli olan vitamin ve mineral ihtiyacını karşılamaya-caktır. Çocukların ve kimi yetişkinlerin tatlı düşkünlüğü gibi kantlılarda tohumlara eğilimleri vardır. Onlar için sağlıklı olanı, içinde sevilen tohum-ların da bulunduğu bir karışımı yemeleri olacaktır. Birçok tohum yiyen kuşlar için en iyi beslenme; pelet gıdalar gibi formüle edilmiş besinler, sebze, az miktarda meyvedir Bu tip bir beslenme dolaylı olarak tedaviye de katkı bulunur.

 

Formüle besinler

 

Yem tahıllar, tohumlar, sebzeler, meyveler ve farklı türde proteinlerin yanı sıra, ek vitamin ve minerallerin bir karışımıdır. Bu karışımlar pelet, pelet kırığı veya nug-get(parça) formunda olabilir. Hayvan gıdasını bu for-mlarda yerse:  tohum karışımının aksine, formüldeki bileşenlerden istediğini seçemez, bu nedenle beslenme dengesizliklerinin daha az görülmesi muhtemeldir.

 

Çoğu türler için, pelet gıda diyetin% 65-80, sebzeler% 15-30 olmalıdır. Geri kalanı ise tohum ve meyveler olabilir.

Vegan-Thanksgiving

Sebze ve meyveler

 

Sebzeler iyi bir vitamin, mineral ve karbonhidrat kaynağıdır. Hayvan gıdasının % 15-30 olmalıdır. Meyvelerde şeker ve nem yüksektir,  günlük beslenmede yaklaşık % 5 aşmamalıdır. Sebze ve meyve çeşitliği açısında bunun tercih edilmesi gerekir.. Aşağıdaki tabloda papağangiller için sebze ve meyve önerileri bulunmaktadır:

Papağan Diyetine besleyici İlaveler
Sebzeler Meyveler
  • Turp
  • Şalgam
  • Havuç(kök ve yaprakları)
  • Pişmiş tatlı patates
  • Hindiba
  • Hardal vekarahindibayeşillikleri
  • Pazı
  • Kıvırcık yapraklı lahana
  • Maydanoz
  • Pişmiş kırmızı patates
  • Yeşil fasulye
  • Domates
  • Tatlı yeşil, kırmızıbiber ve diğer türleri
  • Karnabahar
  • Brokoli (yapraklarıyla)
  • Pancar ve şalgam yeşillikleri
  • Patlıcan
  • Alabaş
  • Şeker bezelye veya sultani bezelye
  • Soyulmuş veya buğulama bal kabağı
  • Soyulmuş kırmızı pancar
  • Kımızı ve yeşil marul
  • Lahananın yeşil yaprakları
  • Mısır
  • Hıyar
  • Elma
  • Böğürtlen, çilek
  • Kivi
  • Mango
  • Kavun
  • Nektar
  • Ananas
  • Kiraz
  • Kızılcık
  • Muz
  • Armut
  • Şeftali
  • Portakal
  • Nar
  • Mandalina
  • Carambola (Yıldız meyve)
  • Greyfurt
  • Papaya
  • Erik
  • Üzüm
  • Kaysı

 

 

Gıda vermeden önce tüm sebze ve meyveleri iyice yıkanmalıdır. Elma gibi meyvelerin çekirdekleri çıkarılmalı, günlük olarak verilip yen-meyen atılmalıdır. Sebze ve meyvelerin su içeriği yüksek olduğundan gaitada idrar miktarı artacaktır.

 

Çeşit ve çekicilik

 

Tıpkı bizler gibi kanatlılarda besinleri görme, tatma ve kıvamına göre yemeye karar vermektedirler. Dengeli bir beslenme sağlamak için sebze ve meyveler geniş bir yelpazede halinde verilmelidir. Besinler mümkün olduğunca doğal halleriyle muhafaza edilmelidir ve yiyecek hazırlarken yaratıcı olunmalıdır.

Oyuncakların bulunduğu yere, kafesin içinde değişik yerlere gıdalar asılabilir. Örneğin büyük kuşlara mısır taneleri yerine kocan halinde veri-lmesi, kuşun fiziksel ve zihinsel uyarılması ve oyalanması sağlanmış olur.

 

Tohum ağırlıklı bir beslenmenin değiştirilmesi

 

               Daha sağlıklı, dengeli, çok çeşitli gıdalarla yeni bir beslenme rejimi uygulama genç kuşlara kıyasla erişkin-lerde adaptasyon daha güçtür. Bir kuşun sağlıksız bir beslenme rejiminden daha sağlıklı bir beslenme rejimine geçmesi için daha fazla  emek, sabır ve zaman gerektirir.

Hayvan pelet gıdalar dayalı diyete geçiş yaparken,  kuşun pisliğindeki de-ğişiklikler gözlenmelidir. Gaita daha bü-yük ve daha açık renklidir. Eğer pislik miktarı az ve koyu renkli ise hemen hekime başvurulmalıdır. Hayvanın  az yem tüketmekte olduğundan geçişin yavaş uygulanması gerekebilir.

 

Tohum ağırlıklı beslenmeyenler

 

Tohum ağılıklı yerine nektarla beslenen Loriket ve lori ( Loriidae  ailesinden küçük papağan) gibi papağangiller için ana gıdaları özel formüle edilmiş ticari ürün-lerdir. Bunlarda bir kısmı kuru veya nemli, bazılarıda çözelti halindeki nektar karışımlarıdır. Nektar besinler günde birkaç defa taze verilmeli, sıcak ortamda ve yazın 4 saatte bir yenilenmelidir.

 

Ayrıca elma, nar, papaya, üzüm, kavun, ananas, incir ve kivi gibi bazı meyveler verilmelidir. Yine polen, koçanlı mısır, hercai menekşe, Latin çiçeği, gül, ebegümeci, kadife ve karahindiba gibi bazı çiçekleri verilebilir. Uygun miktar miktarları belirlemek için hekime danışılmalıdır.

 

Destek ürünler

 

Çoğu yetişkin kuşlar için, destek ürünler gerekli olmayabilir. Ve bu kararı sadece hekim vermelidir. Güvenilir ticari formüle besinler kuşun ihtiyacı olan tüm besin elamanları gibi mineral ve vitaminleri de içermek- tediir. Hekim önerisiz vitamin takviyeleri kullanmak aşırı doz vitamin so-ru-larına neden olabilmektedir.

234

 

Sakıncalı besinler

 

Aşağıda kuşlara verilmemesi gereken bazı gıdalar yer almaktadır:

  • Yüksek yağlı abur cubur şeyler (patates cipsi, doughnut(Lokma, halka),bisküvi, kuru, yaş pasta vb)
    • Avokado
    • Çikolata
    • Alkol veya kafein
    • Meyvelerin çekirdkleri ve çekirdek cevresindeki sertleşmiş kısımlar
    • Trabzon hurması
    • Sofra tuzu
    • Soğan
    • Elma çekirdekleri
  • Mantar

 

 

 

Besleme yöntemleri

 

Doğal hayatta kanatlıların yiyecek araması günlerinin en az 1/3 almaktadır. Oysa kafes kuşlarında sadece bir kab içinde gıdanın olması fiziksel ve zihinsel uyarılmalarından mahrum etmekte ve eneji harcamalrı kısıtlanmaktadır. Kuşun yeme süreleri canlandırmak için yiyecek aramaya yarayan oyuncak ve diğer yöntemleri kullanılmalıdır. Daha deyaylı bilgi için: Süs Kuşları Hastalıkları XVI, Evcil Kuşların Yiyecek Arama İle Oyalanma Ve Oynama Aktivitelerini Teşvik Etme(Çiftlik dergisi, URL: http://www.ciftlikdergisi.com.tr/?p=42454, 27.06.2013 yayınlandı) makalemizin okunmasını öneririz.

 

Besleme zamanı

 

Formüle edilmiş hazır besinler yemliklerinde daima bulunabilir. Doğada kuşların beslenme zamanı; güneş doğduktan yarım saat sonra ve öğleden sonra yaklaşık 17–18 (mevsime göre değişir. Gün batımından 30- 60 dakika önce), bu nedenle bu sırada taze sebze-meyve vermesi önerile- bilir. Daima önceki öğünden kalan sebze veya meyve atılmalıdır. Yiyecek arama amaçlı oyuncaklar atıştırma ve eğlence için gün boyunca kafeste bırakılabilir.

Yem tüketimini takip, hijyen

 

Hayvanın günlük yiyebiliceği kadar yem verilmelidir. Bu şekilde hem yem sarfiıyatı ve bozulması riski azalmış olacak, hem de gümlük tüketim miktarı kolayca izlenebilecektir. Gıda tüketiminin azalması kuşun hasta ol- duğunu ilk belirtisi olabilir.

Yemlikler sıcak sabunlu su ile günlük olarak yıkanmalıdır. Hiçbir gıda fekal kontaminasyon veya bozulması riski yüksek olduğu için 24 saat daha uzun kafes kalmamalıdır.

hqdefault

Su ihtiyacı

 

Hayvana verilecek su taze, temiz ve her zaman kafeste bulunmalıdır. Eğer şişe tipi suluk kullanılıyorrsa, su günlük olarak değiştirilmesi gerektiği göz ardı edilmememli ve ucunun çalış-tığından emin olunmalıdır. Hayvan su içemiyorsa bir veya iki gün içinde dehidrasyon oluşabilir. Özellikle yaz ay-larında bu ciddi bir sorundur. Kab yerine şişe tipi suluk kullanılacaksa, çanak suluğu kafesten çıkarmadan önce kuşun şişeye alıştığın-dan emin olunmalıdır.

 

Grit

 

Besin olmamakla birlitte, grit özellikle kafes kuşları için insanlarca gerekli olduğu düşünlmektedir. Ancak fazla alındığında sindirim sisteminde grit pekliği ortaya çıkabilmektedir. İspinoz, saka ve kanarya iki ayda  2-3 tane grite ihtiyacı  olabilir. Ancak çoğu muhabbet kuşu, sultan papağanı ve diğer papağanlar ihtiyacıları yoktur.

 

 

 

 

Kuluçka Hijyeni ve Oturum Planı

$
0
0

541789_454979501252471_1570456088_n

 

KULUÇKA HİJİYENİ VE KULUÇKAHANE OTURUM PLANI

 

Prof. Dr. F. Tahir Aksoy

 

 

 

Düzgün olarak planlanmış birkuluçkahane birbirinden ayrılmış aşağıda bildirilen beş ayrı bölümden meydana gelmelidir.

Yumurta kabul ve ayırma odası

Yumurta temizleme ve depolama odaları

Gelişim makineleri odası

Çıkım makineleri ve civciv işlem odaları

Yıkama ve atıkların çıkarıldığı oda.

_DSC0135

Kuluçkahanenin tüm bölüm ve odaları kolay temizlenebilir ve kolay dezenfekte edilebilir olmalıdır.

 

Kuluçkahane içerisinde küf, bakteri ve virusların etrafa yayılmaması için işçi ve yumurta civciv hareket yolları önceden belirlenmeli, bu hareketler daima yumurta kabul yerinden, civciv çıkış yerine doğru olmalıdır. Kuluçkahane içerisine giriş ve çıkışlar kontrol altında olmalı, çalışanların yalnız kendi bölmelerinde görev yapması sağlanmalıdır.Kuluçkahaneye yabancı kişiler sokulmamalı, çok gerekli ise özel giysiler ile girmelerine izin verilmelidir.Kuluçkahanede çalışanlar, işe başlamadan önce gerekli ise duş almalı, dahili temiz giysiler, ayakkabılar giymeli, ellerini yıkayıp dezenfekte etmelidirler. kuluçkahane içerisinde, her bölümde el yıkama ve dezenfekte etme olanağı sağlanmalıdır.

 

Her kuluçka çıkımından sonra, çıkım makineleri, arabalar, tavalar, çıkım ve civciv işleme odası yıkanıp dezenfekte edilmelidir..Kuluçkahane içindeki tüm oda ve bölümler gün aşırı yıkanmalı ve dezenfekte edilmelidir. Kağıt kutu ve tepsiler yeni olarak ve bir defa kullanılmalı, plastik kutu ve tepsiler her kullanımdan sonra yıkanıp dezenfekte edilmelidir. Araba ve kasalar her kullanımdan sonra yıkanıp dezenfekte edilmelidir.

 

Periyodik olarak bazı günler, temizlik ve dezenfeksiyon yapıldıktan sonra yer, duvar, kısa, makine yüzeylerinde, havada çalışanların ellerinde,küf, bakteri aranmalıdır. Çalışanların Salmonella etkenleri ve diğer adi bakterileri taşıyıp taşımadıkları yılda birkaç defa test edilmelidir. Laboratuvar sonuçlarına göre, temizlik işlemlerinin yapılış şekli yeniden gözden geçirilmelidir. Bazı bakteriler yönünden taşıyıcı durumda (portör) olan personelin, çalıştığı bölmenin değiştirilmesi sağlanmalı ve bu kişiler özellikle yumurta dizme ve geliştirme makineleri bölmelerinden uzaklaştırılmalıdır.        Kuluçka makinelerinde, yumurta embriosu gelişirken, çeşitli küf, bakteri ve virusların da kolayca üreyip çoğalabileceği unutulmamalıdır.

 

Kuluçkahane artıkları, çoğu kez, kuluçkahanelerin kirlenmesine yol açan en önemli faktörlerden birisidir. Civciv çıkmayan yumurtalar, ölü civcivler ve diğer artıklar, her çıkım sırasında özel plastik bidonlara doldurulmalı ve bu bidonlar ile en kısa zamanda kuluçkahaneden uzaklaştırılmalıdır. Özellikle rendering tesisi olan işletmeler, bu artıkları değerlendirerek hem bir değer elde etmiş hem de pislik odaklarını yok etmiş olabilirler.Kuluçkahane içerisine pislik taşıyan en önemli faktörlerden birisi de fare, sinek gibi canlılardır. Bu konuda da gerekli mücadele yapılmalıdır.

 

İdeal Koşullarda Aşılama

$
0
0

Untitled-1 copy

 

İDEAL KOŞULLARDA AŞILAMA (*)

 

Çeviren  Dr. Kaya DEMİRÖZÜ        Kanatlı Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı      (Drk.demirozu@yahoo.com.tr)

 

Uygun aşılama kalitesi bir civciv için olmazsa olmazlar-dandır. Aşıların uygulasında uygun şartlarda değişik varsayonlaroluşturmak önemli bir kilit noktasıdır.Mümkün olduğunca civcivle-rin dağıtıma çıkmadan uygulanması yetiştiricinin yararına olacak-tır.

Bağışıklığın uyarılmasındaaşılamanınkuluçkahanede yapılması büyük bir avantaj olarak görülmektedir.  Çünkü kümese kıyasla kuluçkahane aşı odasının steril  bir ortam kabul edilmesi, aşı uyguluyacıları ve diğer personelin yetenekli profesyonel-ler oluşmaları, bunun yanında duş sis-temi bulunması, sterilize uygun kıyafet ve başlık giyilmesi bu üstünlüğü sağla-maktadır. Bu onların günlük rutin işlem-leri olup görevlerinde ustalaşmışlardır.

İdeal olarak, kuluçkahane aşılama alanına klima sistemi bulunmalıdır. Kli-madan gelen havanın bakteriler ve başka zararlı organizmaları barındıra- bildiğinden filitre edilmelidir.Bu alan kuluçkahaneye bitişik, ancak duşu, tuvaleti ve yemekhanesiyle bağımsız birim olmalıdır.Birim her opresyaon sonrası iyice temizlenmeli ve çalıma başlamadan önce sterilize edilmelidir. Sigara içilmemelidir.

Aşılama programları, bir çok faktöre bağlı olarak müthişdeğişiklik gösterebilir

 

Değişken faktörler

Aşılama programları birçok etkene bağlı olarak, son derece değişiklik arzeder.Bu değişkenlerde  bazıları; ülke,hastalık durumu, coğrafi ve iklim koşulları olarak sayılabilir.Büyük bir işletme  ya da küçük bir bireysel üretici olup olmasına bağlı olarak etkiside farklılık gösterrir. Bununla birlikte, hangi programıveya aşı kullanılmaktadır.Üreticilerin direktiflerine uygun olarak ne zaman ve nasıl tatbik edilmelidir. Ebeveynin bağışık düzeyleri bilinmesi gerekir. Bunun için ebeveyden her iki ayda bir kan örnekleri alarak kontrol yapılmalıdır.Bu bilgiler en az altı ila sekiz hafta bir ve düzenli olarak yetiş-tirici ile paylaşılmalıdır.

Yumurtaya inokülasyonu

Dünyanın pek çok yerinde yumurtaya aşılama metodu kullanılmaya başlamıştır.Bu yöntem kuluıçka makinaında belli süre inkübe edilen yu-murtalarınaşılamaıdır.Inovo aşılar on sekiz buçuk gün inkubeedilen veya çıkım makinalarına  transfer anında tatbik edilmelidir. Bu işlem 17.5 gün ile 19.2 gün arasında gerçekleştirilmektedir.18.5 günün optimal bir süre olduğu ve en iyi sonuçlara  ulaşııldığı görülmüştür.

ABD deIn ovo aşılama yöntemi yaklaşık 20 yıldan beri kullanılmak-tadır. Halihazırda ABD broylerdin % 90’dan fazlasındain ovo aşılama ya-pılmaktadır.Ekipmanın pahalı olmasından dünyanın diğer bölgelerinde bu yöntemle aşılama öncelikle parent stoklara uygulanmaktadır. Yakın bir za-manda ticari broilerlerde de kullanılacağı inancındayım.

Diğer avantajları

In ovo ekipmanına bir mekanizma ekliyerek  canlı olup olmadığı veya yumurtanın döllüğüde saptanabilir.Ekipmansadece canlı embriyonlu yumurtaların aşılanması için programlıdır. Bu yöntem  aşıdan tasarruf sağ-ladması yanında giderlerdenazaltma ve yaklaşık %10 aşı maliyetinde tasaruf demektir. çift iğne kullanılması ile sistemetkili bir iğne sanitasyonu sağlayarak, her aşılamadan sonra bulaşma riskini azaldığından bir yumurtan diğerine risk transferini en aza indirir.

Halen IBD ((Infectious bursal hastalığı) ya da yaygın olarak bilinen Gumboro ve ND  kombine  bir aşı bulunmamakktadır. İki ayrı aşı yerine tek bir doz olarak uygulanır olması canlı üzerindeki stresi minimize ettiği gibi zamandan ve yönetim maliyetindentasarrufsağlanmış olacaktır.

In ovo aşılama ilesürünün normal süreden  2,5 ila 3 gün önce bağışıklığın başlaması, daha az stres,aşının deri altı uygulamasının olmamasıve düşük maliyet tercihe şayan değil midir?

(*) : Ken Marshall,www.worldpoultry.net/…/Vaccination-under-id…Özetlenerek çevrilmiştir.

 

 

Çevirenin önerileri

  1. Demirözü, K.(1978): Newcastle Hastalığı Üzerine Bazı Görüşler. Vet. Hek. Der. Derg. 48(1) 49-51.(Çeviri) Swarbrick, O. Poultry International, October, 1977.Demirözü, K.(1981):
  2. Demirözü, K.(1981): Gumboro Hastalığı. Pfizer Tavukçuluk Bülteni,38.
  3. Bingöl,M., Demirözü, K. (1981): Newcastle Hastalığı Püskürtme (Pülverize) Aşısının Uygulaması ile ilgili Bazı Açıklamalar. Pendik Vet. Mikro. Enst. Derg. XIII (2)38-41 . Pfizer Tavukçuluk Bülteni, 39, 1983.
  4. Babilâ, A., Ası, Y., Gökçelik, G., Demirözü, K. (1982): Newcastle Hastalığına Karşı HB1, Roakin Aşı Suşları ve Değişik Aşılama Yöntemleri ile Aşılanan Civciv, Piliç ve Tavuklarda Oluşan spesifik Antikorların HI Testi ile Kan Serumlarında Saptanması ve Sonuçlarının Değerlendirilmesi, Pendik Vet. Mikro. Enst. Derg. XIV(1-2) 19-28, Ayrı baskı. Mart 1988 Elanco, İsanbul Toplantısı, Ömür Restoran.
  5. Demirözü, K. (1984): Infectious Bursal Disease- Gumboro Hastalığı-. Pendik Vet. Mikro. Enst.Dergisi XVI(1-2), 50-70, Ayrı baskı. 27.10.1986 Bursa Vit. Yem- Topkim’in toplantısında Pendik Sedef Restoran ve 10.07.1987 Adapazarı Tavukçuluk seminerinde tebliğ edildi.
  6. Demirözü, K.(1988): Tavukların Önemli Viral Hastalıkları ve Sorunları. Tavuk Hastalıkları Teşhis,Aşılar ve Uygulamaları Semineri. (Ed. Demirözü, K. ve Nadas, Ü.G.), Pendik,09-11.Haziran.1987. Pendik Hayv. Hast. Merk. Araşt. Enstitüsü Yayınları 8, 40-62.
  7. Demirözü, K. (1988): Tavukçunun El Kitabı, Kartal Kimya Yayını, 133 Sayfa, İstanbul.
  8. Demirözü, K.(1989): Tavukçulukta Aşı Uygulamaları. Çiftlik Dergisi,68.
  9. Demirözü, K.(1993): Gumboro Hastalığı ve Bir Öneri. Tavukçunun Sesi, 49:47- 58.
  10. Demirözü, K. (2005): Newcastle Hastalığı. Topkim Teknik Bülten – Bilgi Formu TSH. 05.10/ 12 KD.

Tavuk eti tüketiminde Avrupalıları geride bıraktık

$
0
0

atk

 

 

Son zamanlarda organik yumurta ve tavuk yetiştiriciliğinin çok fazla arttığına dikkat çeken Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Tülin Aksoy, Türkiye’de kişi başına yılda tüketilen yumurta sayısının 189 adet olduğunu, bu sayıyla da Türkiye’nin gelişmiş ülkelerin tüketim oranlarına bakıldığı zaman geride kaldığını, tavuk eti tüketiminde ise Türkiye’nin yılda kişi başına 21 kilo tavuk eti tükettiğini, bu oranla ise Avrupalıları geride bıraktığını açıkladı.

 

AVRUPA’NIN EN BÜYÜK TAVUK ÜRETİCİSİ BİZİZ

 

Prof.Dr. Tülin Aksoy, Avrupa’nın en büyük tavuk eti üreticisinin Türkiye olduğunu, 1980’den bu yana Türkiye’de tavukçuluk sektörünün geliştiğini, tavuk eti tüketiminde Avrupa’yı geçtiğimizi, Avrupa’da kişi başına yılda 20 kilo tavuk eti tüketildiğini, Türkiye’de ise bu oranın yılda kişi başına 21 kilo olduğunu söyledi.

 

YILDA 300 MİLYON TON ET TÜKETİYORUZ

 

Türkiye’de yılda 300 milyon ton üretildiğini, bunun 3’te 1’inin tavuk eti olduğuna dikkat çeken Aksoy, yumurta da ise yılda 75 milyon ton yumurta üretildiğini, gelişmiş ülkelerde kişi başına yılda 200-250 arası yumurta tüketildiğini, ülkemizde ise kişi başına yılda189 yumurta tüketildiğini belirtti.

 

Prof.Dr. Tülin Aksoy,

Prof.Dr. Tülin Aksoy,

 

 

ÜLKEMİZDE BALIK ETİ VE KIRMIZI ET TÜKETİMİ AZ

 

Açıklamalarına devam eden Aksoy, balık eti ve kırmızı eti az tükettiğimize dikkat çekerek yumurta tüketimini artırmamızı, yılda kişi başına en az 300 adet yumurta tüketmemizi, Fransızlar, Ruslar ve Japonların yılda kişi başına 300 adet yumurta tüketmenin yanında kırmızı eti de bizden fazla tükettiklerini vurguladı.TÜRKİYE’DE BELLİ KESİM ORGANİK YUMURTA ALMAYA HAZIRAksoy, Türkiye’de gelir düzeyi yüksek olanların organik yumurtaya sıcak baktığını, diğer kesimler için normal tavuk yetiştiriciliğine devam edilmesi gerektiğini, iki sektör arasında karalama yapılmaması gerektiğini, organik olmayan yumurtaların organik diye satıldığını, organik yumurtalara mutlaka logolama yapılması gerektiğini, pazarlarda tek renk ve üzeri gübreleri yumurtaları organik diye sattıklarını dile getirdi.

 

TAVUKLAR RAHAT DOLAŞSIN DİYE ORGANİK YUMURTA ALINIYOR

 

Avrupalıların tavukların özgür olmalarını istediklerini söyleyen Aksoy, daha fazla para ödeyerek tavukların geniş alanda dolaşması için organiğe yöneldiğini, gezen tavukların yumurtalarının 2 kat daha fazla olduğunu, bu parayı da tavukların serbest dolaşması için verdiklerini, bu eğilimin 1970’den sonra ortaya çıktığını, Türkiye’nin de bu durumdan etkilendiğini, organik yumurta üretiminde yemin de mutlaka organik olması gerektiğini sözlerine ekledi.

 

 

 

Evcil Kuşlarda Teflon Zehirlenmesi

$
0
0

muhabbet_kusu

 

EVCİL KUŞLARDA TEFLON ZEHİRLENMESİ (PTFE TOKSİKOSİS)

 

Dr. Kaya DEMİRÖZÜ

 Kanatlı Sa‎ً‎ğlığı ve Hastalı‎kları‎ Uzman‎ı

(Drk.demirozu@yahoo.com.tr)

 

Tıpkı bizler gibi evcil kuşlarda kirli hava soluduklarında ciddi akut ve-ya kronik solunum sıkıntısı yaşayabilmektedirler. Hatta bizlerden daha du-yarlıdırlar.Kuşların solunum sistemi “teflon toksisitesi” ya da “PTFE zehir-lenmesi / toksikosisine”  duyarlıdır. Bu durumda ölümlerin birçoğu polyte- trafloroetylene (PTFE) ile kaplanmış mutfak malzemelerinin ısıtılması so-nucu yayılan zararlı dumandan kaynaklanmış olabilir. Bu kimyasal çoğu yapışmaz tencere, tava vb mutfak aletleri, bazı leke çıkarıcı ürünler ve diğer ev eşyalarında bulunmaktadır.

 

PTFE toksikosisin belirtileri nelerdir?

 

PTFE toksikosisinin belirtileri spesifik değildir.  Bu belirtiler birçok solunum ve diğer hastalıklarda da görülebilmektedir. Kuşlar genellikle kafesinde ölmüş bulunur ya da güçlükle nefes alırlar ve sonunda ölürler. Hafif maruziyet solunum güçlüğü, hırıltı, koordinasyon bozukluğu, hal-sizlik, depresyon, endişeli davranış veya nöbetlere neden olabilir

Tanı genellikle fiziksel muayene, teflon eşya kullanımı sorgulaması, diğer anamnez bilgileri ve kuş ölmüşse postmortem muayene ile yapılır. Isınmış teflon kap kacak tarafından yayılan toksik parçacıklar genellikle akciğerleri etkilemektedir. Postmortem muayenede, akciğer genellikle hemorajik, konjeste ve koyu kırmızıdır. Keza nefes borusu ve bronşlarda hemorajik ve konjestedir. Bu lezyonlar PTFE toksikosisiine için özel değil-dir.  Akciğeri tahriş eden birçok ajan da oluşturabilmektedir. Bu yüzden teflon zehirlenmesi tespit edici pozitif bir yol bulunmamaktadır. Diğer ze-hirli irritanlar; aerosol spreyler, sigara dumanı, karbon monoksit, doğal gaz, amonyak ve yanmış besinler ve kızartma yağları olarak sayılabilir. Bu toksinler ile ilişkili belirtiler hafif kronik pnöymoniden akut ölümlere kadar varabilir.

Teflon eşyanın aşırı ısınması sonucu yayılan toksik partiküller sadece kuşları değil, aynı zamanda, sıçan ve insanlarda akciğer sorunlarına neden olduğu tespit edilmiştir. İnsanlarda hastalık grip benzeri semptomlar gös-terir ve “polimer buhar ateşi”  diye adlandırılır. Özellikle solunum hastalığı olan kişilerde, ciddi sorunlara neden olmasına karşın, nadiren ölümcüldür.

Neden kanatlılar PTFE toksitesine daha duyarlıdır?

Kanatlıların solunum sisteminin çok özel bir anatomisi havada bulu-nan toksinlere karşı son derece duyarlıdır. Özellikle uçuş için kaslara çok yüksek seviyede oksijen sağlamak amacıyla solunumla hava değiş tokuşu son derece hayatidir. Bu değiş tokuş sırasında toksik havada solunabil-mektedir. Ayrıca, kuşların küçük boyutları ve yüksek metabolizma hızı havadaki toksinlere karşı duyarlılıklarını artırmaktadır. Kuşlar, bilhassa kanaryalar hassasiyetlerinden,  eski tarihlerde kömür madenlerinde toksik gazları için bir detektör gibi kullanılmıştır.

 

PTFE ısıtılınca neden toksik olmakta?

 

Kuş olan evde teflon kaplı eşya kullanılmamalı.

 

Normal pişirme koşullarında PTFE(teflon) kaplı mutfak malzemeleri bozulmaz ve güvenlidir. Birçok çalışma PTFE kaplı kap kacağın toksik parçacıklar ve dumanları serbest bırakmak için (“pirolisis”  denilen kim-yasal değişim) 280 ° C, üzerinde ısıtılması gerektiği saptanmıştır. Normal pişirme sırasında çok yüksek sıcaklıklara nadiren ulaşılır. PTFE kaplı Mutfak malzemeleri ile çoğu pişirme 120 ° ve 210 ° C arasındaki sıcaklıklarda gerçekleşmektedir. Diğer yandan teflon kaplar içi boş veya kuru ısıtıldığında toksik buharlar neden olabilir.

 

Teflon” veya diğer yapışmaz yüzeyler herhangi bir şekilde çizik veya kusurlu ise daha düşük ısılarda bile kimyasal değişime duyarlıdırlar.

 

Ne tür malzemeler PTFE kaplı olabilir?

 

Bu tür eşyanın etiketinde belirtilmektedir. Kimi leke çıkarıcılarda PTFE içerirler. Ancak silikon kaplı kap-kacağın tosik duman ürettiği şimdiye kadar saptanmamış ve güvenli olarak kabul edilmektedir.

 

PTFE’nin kimi bilinen kaynakları
  • Yapışmaz tencere, tava ve diğer mutfak eşyaları,
  • Leke çıkarıcılar,
  • Ortam ısıtıcıları, ısı lambaları kapak ve örtüleri,
  • Yapışmaz ütü ve ütü masamı örtüleri,
  • Saç kurutma makineleri,
  • Yapışmaz fırın ve piliç kızartma tavaları
  • Yapışmaz Izgaralar, dürüm makinesi, elektrikli tavalar,
  • Yapışmaz mısır patlatıcı, kahve makinesi, ekmek makinesi,
  • Yapışmaz yavaş pişirme, kavurma, pizza tavaları
  • Seramik ocakları, tost makinesi,

PTFE toksikosisi nasıl önlenebilir?

Bazı öneriler sıralanabilir:

Kuşlar  havası temiz, dumansız ve toksik partiküller içermeyen bir oramda tutulmalıdır.

teflon-kanser-yapar-mi-81243-832016162908

1. Eğer PTFE kaplı fırın damla tava varsa, kullanılmalı,.

2. Teflon tava ve tencerede asla su kaynatılmamalı,
3. PTFE kaplı kapların kullanım sonrası mutfakta bırakılmamalı,

  1. 4. Teflon kapları kullanırken düşük ya da orta ısıda pişirme yapılmalı,
    Fritöz, dürüm, tost makinesi gibi teflon aletlerin kulanım anında    sıcaklığını   belirlemek için bir yemek termometresi kullanılmalı,
  2. PTFE kaplı mutfak eşyasının potansiyel tehlikelerini öğrenmedikçe asla kullanılmamalı,
  3. Mutfak aspiratörünün yeterli çekim ve doğru havalandırma yaptığına emin olunmalıdır.
  4. Isı üzerinde teflon eşyanın unutulmamasına dikkat edilmelidir.

 

Yukarıda belirtilen noktalara dikkat edilse bile, mutfak veya yakınında kuş bulundurulmamalıdır.

Kuşlar için tehlike yaratabilecek diğer toksik duman veya gazlar hangileridir?

  • Karbon monoksitfark edilemeyen, tatsız, kokusuzbir gazdır.Kuşlar, insanlarve diğer tümhayvanlar içinölümcül olabilmektedir.Yangın, otomobil egzozu ve merkezi ısıtmaünitelerindenyayılabilir. Evler için Karbon monoksitdetektörlerimevcutturvekullanılmalıdır.Kuşunbulunduğuoda güvenli olmalıdır.
  • Her türlüyüzeyde 280°Cüzerindeısıtıldığında ya da pişirildiğinde Isınmış veyayanmışkızartma yağı, sıvı yağlar, margarin,tereyağı diğer yağ ve gıdalar tehlikeli buharoluşturabilirler.
  • Fırınlarda”kendinitemizle”modunu kullanılmasızehirli gazlarüretebilir.
  • Bir sızıntıveya sönükpilot alevinden kaçak yapandoğalgazölümcül olabilir.Fırın, soba,şofbenveyaaletlerinpilot alevlerdenkaçak olup olmadığı kontrol edilmeli. Gerek hane halkının gerekse evcil hayvan-ların güvenliği açısından gaz detektörü kullanılmalıdır. Kuşun doğal vepropan gaz kaynaklardan uzakta, iyi havalandırılan biralanda tutulması gerekir.
  • Birçoktürdenaerosollarürünler florokarbonlar vetoksik parçacıkihtiva edebilir. Saç spreyi,parfüm,spreydeodorant,sprey kızarma yağı, sprey nişasta vediğeraerosollarınkuşun bulunduğu odadaya dayakın yerde kullanılmamalıdır.
  • Yanmış veya kavrulmuş plastik zehirli dumanlar yayabilir.
  • Amonyakve güçlüçamaşır suyu gibitemizlik maddelerindençıkan buharlarısolunum sisteminitahrişve solunumzorluğuna neden
  • Pestisit, sinek, böcek, pire ve kenespreyleri, pestisitşeritleri hem kuşlar, hem de balıklara çokzehirli
  • Tırnak cilası çıkarıcı, mineral uçucu, benzin, yapıştırıcılar, boyalar ve naftalin gibi organik birleşimler ve solventler kuşlar için zararlıdır.

Sigara dumanı da dâhil her türlü duman kuşlar için toksik etki ya-pabilir ve hata çok çabuk ölüme yol açabilir. Uzun süreli maruz kalma sadece solunum sistemine zarar vermemekte, göz ve cilt problemleri gibi bakteriyel enfeksiyonlara duyarlılıkta artış söz konusudur.

Üzücü bir durumla karşı karşıya kalmak ya da kalmamak ev halkının elindedir. Sorun yaratan toksik partiküllerden kurtulmak ve temiz bir hava sağlamak için sağduyulu birkaç adım atmak gerekiyor:

 

  • Evcil hayvanınbulunduğumahalde parfüm, deoderant, hamamböceği,karıncaya dapirespreylerikullanılmamalı.
  • Kokulu mumlar, hava deoderantları yerine odaya dışarıdan temiz hava girmesi için pencerenin hafif aralanması gerekir.
  • Eğeraerosoller, oda parfümleri, kuvvetlikokulu mumlar, amonyakya da klorbazlı temizlikürünleri kullanmakzorunluluğu varsa, hayvanın mümkün olduğunca uzaktaolmasına dikkat edilmelidir. Herhangi birşüphe varsakuşun geçicibirakraba veya arkadaş evinde misafir edilmesi gerekir. Ve kuş gelmeden önce ortamın iyice havalandırılması, herhangi bir koku kalmamasına itina edilmelidir.
  • Eğer boya badana, fumigasyon, böcek mücadelesi, yeni halı,mobilya alınmışsa veya temizlenmişse, kendini otomatik temizleyen fırın kul-lanılacaksa hayvanın başka bir yerde misafir edilmesi iyi bir havalan-dırmadan en az 48 saat sonra getirilmesi gerekir.
  • Daha önce vurgulandığı gibi birkarbon monoksitdetektörükullanıl-malıdır. Evdeher türlüelektrikli ısıtıcı, ızgara,fırın ya da şöminevarsa, buözellikle önemlidir.
  • Eğer sigara tiryakiliği söz konusu ise kuştan önce kullanıcını ve ev halkının sağlığı için vazgeçilmelidir. En azından açık havada içilmelidir.
  • Kuşların mutfaktan uzak tutulması ve mutfağın iyi havalandırılmasına özen gösterilmelidir.

 


Yumurta Kabuğu Rengi İle Hastalığa Direnç

$
0
0

3523887-md

 

 

YUMURTA KABUĞU RENGİ İLE HASTALIĞA  DİRENÇ ARASINDAKİ İLİŞKİ(*)

 

 

Çeviren  Dr. Kaya DEMİRÖZÜ        

Kanatlı Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı     

(Drk.demirozu@yahoo.com.tr)

 

 

PhD öğrencisi Tom Berghof, beyaz yumurta tavuklarından bu-lunan geniş spektrumlu, doğal antikorların fonksiyonları ile ilgili çalışmalarında, damızlık yu-murta tavuğunun yumurta kabukrengi ile yavruların doğal antikor seviyeleri ara-sında şaşırtıcı bir genetik bağ-lantı ile karşılaşmıştır. Kana-ati: yumurta kabuk rengi, civ-civlerin ne kadar doğal antikor sahibi olacağına işaret etmek-tedir.

 

Tom Berghof, Wageningen Üniversitesi Hayvan Bilimleri Bölümü Ge-nomik Merkezi’nde Adaptasyon Fizyoloji Grubu ve Hayvan Islahı doktora öğrencisidir. Projesi: ‘Kümes hayvanlarında doğal antikorların Iraksak seçimi’ dir. Son 10 yıldır, civcivlerin doğal antikorları araştırmalarisadece bilimsel çevrelerde bilinmektedir.

Tavuklarda doğal anikorlara odaklanma

Berghof göre, belirgin bir ayrım ‘klasik’ spesifik antikorlar arasında yapılmalıdır. Doğal antikorlar canlıda mevcutken kanatlı yasaldıran belirli bir patojene cevaben oluşan antikorlara ‘klasik’ spesifik antikorlar denil-mektedir. Etkinliği göze çarpan  bu ikinci grup antikorlara odaklanılır. Ka-natlının onları üretmesi için damızlıklarda selektif çalışmalar yürütülmekte-dir. Spesifik antikorların spesifik patojenlere karşı daha etkinlerdir. Ancakspesifik antikorların önemli bir dezavantajı:salgılanmaları ve işlevini yap-mak için zamana ihtiyacları var.İlaveten sadece tek bir antijene özeldirler.Doğal antikorların büyük avantajı:onlar zaten (doğal olarak) mevcut oldu-ğundan direkt patojeneyönelmeleridir.Ancak spesifik değildirler. Onlar ‘spesifik olmayan’ bir bariyer oluşturur, derhal müdahele ederek patojeni etkisiz hale getirme ya da enfeksiyonu geçiktirmeye çalışırlar.

Beslenme ve mikrobiyota henüz nasıl olduğu bilinmemekle beraber doğal antikorlara (NAb) etkileri olabilmektedir.Şu anda tavuk popülasyonu daha iyi ve damızlıkta daha kullanışlıdaha istikrarlı, sağlıklı ve dayanıklı-dır. Genetik olarak, NAb önemli bir tampondur. Wageningen’de Nab çalış-ması için damzılık sürü yetiştirilmektedir.Dünyada yürütülen önemli  bir proje olup 2 yıl önce, 3700 beyaz damızlık tavukla başlanmışdır. Şu an araştırma damızlıkların 5. nesil ile yürütülmektedir.Birbirini izleyen her bir nesilde Nab düzeyi  daha yüksek bulunmuştur. düşük NAb seviyeleri olan-larla yüksek NAb seviyeleri olanları farklı damızlık hatlar olarak belirlen-miştir. NAb düzeyiyüksek bir popülasyonda NAb düzeyi düşük popülasyo-na göre ölümlerin daha az olduğunu gözlenmiştir.

 

Hastalığa direnç testleri

Her nesilde 16.haftada tavuklardan kan örnekleri alınır ve spesifik bir antijene bağlanan NAb sayısı ELISA yöntemi ile saptanmıştır. Entera-san olan tavuklarda herhangi bir yabancı substansa karşı antikor bulunma-sıdır. Bu sonuça göre Nab düzeyi ile tavuklarda düşük mortalite arasında bir ilişkisöz konusudur.

Islah programına ek olarak, hastalık direnci farklılıkları da test edil-mektedir.Bu testlerin sonuçları 2017 yazında açıklanmış olacaktır. İlk test tamamlanmış ve umut verici olamasına rağmen, testelrin tekrarlanması ve bulguların doğrulaması gerekir. Hem düşük hem de  yüksek NAb hatları ile 2017/2018 saha testleri yapılması beklemektedir.

1157699_865498756797128_1048926088_n

 

Yumurta kabuğu rengi ve NAb arasındaki ilişki

Yaptığı araştırmalar sırasında, Berghof tesadüfen yumurta kabuğu rengi ve yavruların NAb düzeyleri arasında farklı bir ilişkiile karşılaştı. Tavuğun yumurta kabuğu rengi ile civcvin genel olarak hastalık direnci arasında genetik bir ilişkiyerastlanmıştır. Beyaz yumurtacılarda bu aşağı yukarı belirlendi. Ancak  beyazlarda çalışmanın derinleştirilmesi, kahveren-gi yumurtacılarlada benzer çalışmanın yapılması gerekmektedir.Mevcut bilimsel literatürde bildiğimiz kadarıyla, bu ilişki üzerine herhangi bir çalışma yapılmamıştır.

Beyaz yumurtacılarda  NAb seviyesi yüksekliği

Çalışmada,beyaz yumurtacı sürüler  birbirleriyle karşılaştırılmıştır.Sonuç annenin yumurtası beyazsa, yavruların NAb seviyesi yüksek, bir kısım  civcivlerin Nab düzeyi ise çoğunluğa kısayla düşüktür.Ayrıca yumurta kabuğu dayanıklığı konusunda da  bir ilişki görüldü, ancak bu ilişkidedeğiş sonuçlar eldedilmiştir.Yumurta kabuk rengi / NAb düzeyi ilişkisi,kabukdayanıklığı / NAb seviyesi ilişkisinden daha belirgin bulun-muştur.Bu çalışmada önemli bulgulara ulaşılmış olablir,  ancak  henüz işin başlangıcı sayılır. Daha ileri aşamalardabirçokçalışma yapılması gerekmektedir.

Yetiştirme özellikleri önemli

O doğrudan saptadığı ilişkiler üzerinde odaklanma yerine,  daha zi-yadetavukların üretim özellikleriseleksiyonla  nasıl değiştiğini izlemeyitercih etme eğilimindedir.Beyaz yumurtacı anaçların daha yüksek bir NAb düzeyine  sahip olabilecekleri beklenelebilir. Bunun mümkün olup olmad-ı ğı, beyaz ve kahverengi yumurtacı damızlıklarla yapılacakçalışmalarla bu kesine yakın saptanabiliecektir.

2015 Yılı başında elde edilen sonuçlara göretavuk başına yumurtla-nan yumurtaların sayısıneredeyse doğal antikorların seviyeleri ile uygun-luk arzetmesidir. Bu iyiye işaret.Böylece Nab için yetiştişmede büyük ola-sılıkla yumurta verimine olumsuz etkisi olmayacaktır.Yetiştirme özellikleri ile ilgili herhangi bir olumsuzluk oluşup oluşmadığınıbelirlemek içinaraş-tırmada tüm nesillerdeyumurta verimi, gelişim, yumurta kabuk rengive dayanıklığı,yemden yararlanma,tüy yolma gbi önemli yetiştirme kriterleri izlenmektedir.

(*):Dick van Doorn,  World Poultry,2016,32(2) 7-8. özetlenerek çeviri

Çevirenin Önerdiği Kaynaklar

  1. Demirözü K. (1979): Bakım ve Beslenmenin Yumurta Kabuğu Kalitesi Üzerine Etkisi.-Çeviri- Tavukçuluk Dergisi 1(1) 23-29.
  2. Demirözü, K.(2004): Temel İmmunoloji. ISBN 975 00566-0-4, İstanbul. 2. Baskı 2005 yapıldı.

 

 

Bi’Git İşine Ya!

$
0
0

ramazan-ne-zaman1-2016

 

Bİ’ GİT İŞİNE YA!

 

 

Üşengeçlikten öte başka bir sebebi olmayan gönüllü yazarlık kariyerimdeki kısa süreli ara için öncelikle yol gözleyenlere özrümü belirtir, daha henüz tanıştıklarıma; çok büyük bir sürpriz beklenmemesini temenni olarak sunar, alayınıza selâm ederim.

 

Başlık ilginç gelebilir fakat konumuz kuvvetle muhtemel ramazan ayını içerecek. Başlıktaki tepkiyi birçoğumuz farklı durumlarda verebiliriz. Sebep olan genel durum; söyleyecek söz bulamayınca baştan def etmektir. Derin konularda sarf ettiğinizde ise iç yağlarınızın buharlaştığını hissedeceğinizi düşünüyorum. Tecrübeyle sabittir deyip size güven vermek isterdim fakat göreceli görüşlerim sadece kendimi avutmaya yönelik olduğu içün sizler hayal kırıklığına ve buna mukabil “ee bu mu yani?” tepkisini dillendirmeye gark olabilirsiniz.

 

 

 

 

Bu yıl ki ramazan çok farklıydı. Şehirden şehire ramazan değişiyor düşüncesine bir yenisini daha ekleyecek olursak o da sanırım ortamdan ortama ramazan olur. Ramazan’ın bir başka yüzü ise sanal âlemde boy gösterdi ki “sosyal paylaşım sen neymişsin be aabi” demekten özümüzü alıkoyamadık. Teravih yolunu twitleyen gençler, salâvat aralarında durum güncelleyenler derken rengârenk bir sanal ramazanla birlikte yepyeni de şeyler gördük. Mesela farklı oruç, teravih alışkanlıkları bu rengin desenlerini oluştursa gerek. Bakın mesela bir kaç durum güncellemesi yahut twit doğaçlayalım;

 

 

 

Facebook sayesinde genel kültürümde yeni yeni civcirikler filizlendi. Kafanın eteğe geçmesi ve bunun kimi için marifet kimi için utanç verici bir şey olması hepsinden öte arz-ı endam olması açıklanması güç kavramlar. Bakın muhterem ablalar kesinlikle bir eleştiri değil sadece bazı şeyleri anlayamamak ve ilk defa karşılaşmaktan kaynaklanan bir afallama bu o kadar (savunma hakkı doğmasından oldum olası tırsarım).

 

Yaz aylarındaki tutulan oruç bizi kavurdu, doğru bundan sürekli yakındık. İnternette görüntüsü bile ferahlatan su fotoğrafları koyduk, yakarışımızı dile getirdik, entryler girdik, twittik de twittik olayın imtihan kısmı burası olsa gerek. İftar vakti gelince suya yüklenip güzelim ziyafetten mahrum kalan biz maymun iştahlı zavallı sanal âlem bebeleri, sadece yazdığımız bir kaç kelimeyle yaradan için yaptığımızla takipçilerimize artistlik yaptık.

 

 

 

 

Süper kullar olduğumuz için başkasının amelleriyle had safhada ilgilenmemiz icab ediyor öyle değil mi? Mesela ramazanda oruç tutmayan kişiler üzerine bakış açımız gibisi yoktur. Görevimizi dörtdörtlük yerine getiren biz hiper kullar başkasının tutmadığı orucu çok güzel konuşabiliyoruz. Yolda yürürken lokantada yemek yiyenleri görüp de ateş püsküren yine sanal ortamda arz-ı endam suretiyle “Ulan bari gözümüzün önünde yemeyin!” şemailinde tepkiler gösteren süper kullara bir kaç diyeceğim var. Ramazanı sağ salim helak olmadan geçirdik diyelim. Dışarı davet kokularını saçan bir lokantanın camekânının dibine oturduk. Dumanı tepesinde iks larc mönümüz önümüze geldiği vakit dışarıdan bizi gören karnı aç gariban: “Ulan bari gözümüzün önünde yemeyin!” dediği vakit nereye haykıracak? Facebookuna mı? Twitter hesabına mı? Haftalık güncellediği bloguna mı?

 

Hepsi bir yana ramazanın yüzünü güzelleştirmenin yanında değiştirmeye çırpınan en büyük sektör de bizim haykırdığımız yerden besleniyor artık. Televizyon sektörü. Hoş ramazan programların yanında gerzek tv reklamları ve dizilerinde iftarın ezan okununca değil de top patlayınca olduğunun diretilmesi rezaletten öte değil. Top erken patladığı için iftarını erken yapan bir insan doğaçlamaya çalışan, sözde komiklik yapan, ezanın varlığını olabildiğine gizleyen senaristler, her sene ortalığı karıştıracağı aşikar adamlarla program yapan programcılar ramazanın huzurunu kaçıramayacaksınız.

 

Ramazanın aç kalmaktan, sadece mükellef sofraları beklemekten öte bir şey olmadığını gösteren, iftarın ezan okununca değil de top patladığında yahut cami ışıkları yandığında olduğunu dayatmaya çalışan iğrenç zihniyet…

Bİ GİT İŞİNE YA..!

 

 

Nekrotik Enteritis Aşısı

$
0
0

402016_211062692321827_100002542938727_433827_1583266098_n

 

NEKROTİK ENTERİTİS AŞISINA YÖNELİK GELİŞMELER(*)

 

Çeviren

Dr. Kaya DEMİRÖZÜKanatlı Sağ‎ً‎lığı ve Hastalı‎kları‎ Uzman‎ı(Drk.demirozu@yahoo.com.tr)

 

 

Amerikalı araştırmacılar broilerlerde nekrotik enteritisi önle-mek için yeni bir canlı aşı üzerin-deçalışmışlardır.

 

Nekrotik enteritis (NE) tavuk ve hindilerin genellikle % 50 varan ölüm-cül ve önemli bir hastalığıdır. Önce et-kili kontrol önlemleri belirlenmiştir.NEbirdehafif seyirli, fakat ekonomik ba-kımdan önemli, subklinik formu bulunmaktadır.

 

Kanatlılarda NE’nin etkisi

 

NE’ninnedeniClostridium perfringens’dir. Bakteri ince bağırsakta çoğalarakgüçlü eksotoksinler üretir. Bağırsak duvarunda nekroz, ülserasyon ve yangı gibi hasarlara yol açar.C. perfringens etkilenen hayvanlarda da akut veya kronik hepatite neden olabilmektedir. Ya ölümler yada subklinik hastalık ve kesimhanede karkas imhası gibi sonuçlar yaşanmaktadır.Bu nedenle NE hayvan sağlığı ve refahı, karlılık  üzerinde önemli öl-çüde olumsuz etkisiolan bir hastalıktır.

 

NE yeme antibiyotik büyüme faktörleri (ABF) katılarak kontrol edilebilmekteydi.ABF’leri NE önlemede etkili, ancak birçok ülkede yasaklanmıştır.ABD’de kullanımları  aşamalı olarak hızla kısıtlanmaktadır.

 

Aşılama NE mücalesinde iyi bir strateji

 

NE, ABD’de çok daha büyük bir sorun haline gelmesi beklenmektedir.ABF’lerinin kullanımının yasaklanan ülkelerde(ülkemizde dahil)1bir tecrübe yaşanmıştır. Alternatif koruyucu yaklaşımlara ihtiyaç duyulmuştur. Aşılama da iyi bir alternatif stratejidir.

 

U.S. Poultry & Egg Association’un(ABD Kümes hayvanları ve Yumur-ta Birliği)

finanse ettiği çalışma ileamaç;oral uygulanacak canlı biraşı için C. Perfringens virülent olmayan NetB2 ve alfa toksin üreten bir suş saptayıp test etmekti. NetB ve alfa toksin C. Perfringens’in  ürettiği toksinlerden ikisidir.NE nedeni olarak düşünülmektedir.Hedef;NetB üreten, NE oluşturmayan C. perfringens suşunuajuvantlı yahut ajuvantsız oral yolla uy-gulamaktır.Koruyucu etkisini belirlemek için antikor yanıtının öiçülmesi ve klinik NE içinde eprüvasyon (deneysel enfekte etme) testlerinin yapılmasıdır.

 

Üç aşının kümes hayvanlarında denenmesi

İki deneme yapılmıştır.İlk deneyde, hayvanlar üç test aşınınn biri ile beşinci gün aşılanmışve daha sonra, eprüve edilmiştir.Aşılanmış  piliçler-de istatistiksel olarak antikor yanıtı anlamlı bulunmuştur.adjuvant olarak kullanılan kolera toksini en iyi sonucu vermiştir.

 

Ancak, test edilen aşıların, ağır hastalık oluşturmak amacıyla eprüve edilen pilçlerdetamamen koruma sağladığı henüz kesinleşmemiştir.Viru-lent suş ile aşılananbir grubun eprüvasyonun akabinde yaklaşık% 50’sin-de lezyon saptanmamıştır.

 

İkinci deneyde,Belirlenen farklı zamanlarda piliçler aşılanmıştır.Ad-juvant olarak Kolera toksini daha yüksek dozda kullanılmıştır.Yeni adju-vantlar da denenmiş ve yeni aşı uygulamasında daha iyi antikor yanıtı elde edilmiştir.Aşılanan grupların eprüvasyon sonrasıbazılarının kısmen korunduğu gözlenmiştir.Bununla birlikte, denemelerde kullanılan aşı formülas-yonlarının sahada uygulanabilir olamasın içinlezyonoluşan hayvan sayısı, çok yüksek bulunmuştur.

 

Canlı aşı potansiyeli

 

Buna rağmen sonuçlar; canlı bir aşı olarak bu suşun piliçlerde  her-hangi bir olumsuz etki oluşturmapotansiyellerini bulunmadığı teyit edilmiş ve eprüvasyon sonrası lezyonların insidansını ve şiddetini azaltabildiği saptamnıştır.Çabalar bu canlı aşının koruyucu etkisi optimize etmek için uygun adjuavantların kullanımına odaklanmalıdır.

 

Çevirenin Önerdiği Kaynaklar

  1. Demirözü K.(1978) : Bir Broiller Sürüsünde Enteritisle Seyreden Olayda İzole Edilen Catenobacterium filamentosum. Pendik Vet.Bak.Ser. Enst. Dergisi, X(1),56-60, Ayrı Baskı. 16.06.1978 Aylık, 26.10.1978 ve 26..Ekim.1978 Türk Mikrobiyoloji Cemiyetinin 18. Ulusal Kongresinde tebliğ edildi.
  2. Demirözü, K.(1981): Tavukların Necrotic Enteritisi. Pendik Vet. Mik. Enst. Derg. XIII(2) 31-37.
  3. Demirözü, K. (1989) : Sağlıklı Tavukların İnce Bağırsak İçeriklerinde C. Welchii Mikroorganizmalarının Aranması ve Bunun Tavuk Enterotoksemileri Bakımdan Önemi(Doktora Tezi).Pendik Hayv.Hast.Merk.Araşt. Enstitüsü Dergisi XX(2) 15-34.
  4. Demirözü, K.(2003) :Nekrotik enteritis. Topkim Teknik Bülten, TSH03.06/04KD.
  5. Demirözü, K.(2005): Broiler Piliçlerde Kimi Barsak Sorunları. Topkim Teknik Bülten, THS 05.09/10KD.
  6. Demirözü, K.(2010) : “Nekrotik Enteritis” Çiftlik Dergisi,320:38-41.
  7. Demirözü, K. (2010) :Kanatlıların Klostrİdİal Hastalıkları. Çiftlik Dergisi(2010) 321(48-50) ve (2011), 323(26-30 ).
  8. Demirözü, K.(2011): Broiler Piliçlerde Kimi Bağırsak Sorunları I, Çiftlik Dergisi Mart -2010 313 (52-53)
  9. Demirözü, K.(2011): Broiler Piliçlerde Kimi Bağırsak Sorunları II, Çiftlik Dergisi Nisan- 2011,326 (38-39).
  10. Demirözü, K.(2016):Bakteriyel Enteritiste Global Eğilimlerin Değer-lendirilmesi (Çeviri).http://www.ciftlikdergisi.com.tr/?p=8656802.2016 yayınlandı.

 

(*):Rosie Burgin, World Poultry Apr 7, 2016 “Progress made towards a necrotic enteritis vaccine.” www.worldpoultry.net/…/Progress-made-towards-a-necrotic…

(1):Çevirenin ilavesi.

(2) : Son zamanlarda NE olgularında saptanan yeni bir toksin, (Çevirenin notu).

 

Evcil Kuşlarda Kusma ve Geri Çıkarma… Dr. Kaya DEMİRÖZÜ

$
0
0

     

 kanarya

 

 

 

EVCİL KUŞLARDA KUSMA VE GERİ ÇIKARMA

 

 

Dr. Kaya DEMİRÖZÜ

  Kanatlı Sağ‎ً‎lığı ve Hastalı‎kları‎ Uzman‎ı

   (Drk.demirozu@yahoo.com.tr)

Kuşlarda kusma birçok hastalıkta görülebilir.  Vakit kaybetmeden bir hekime gidilmelidir.

 Yediklerini geri çıkarma ve kusma genellikle kuşlarda sık görülen semptomlardır. Yediklerini geri çıkarma ağız, yemek borusu, ya da kursak içeriğinin şiddetli dışarı atılmasıdır. Kuş başını ve boynunu sık sık öne doğ-ru reverans yapar gibi uzatarak gıdayı geri çıkarır. Kusmuk sindirilmemiş ve içindeki taneler olduğu gibi kalmıştır. Yediklerini geri çıkarma genellikle normal bir davranıştır. Kusma bezli mide, taşlık veya bağırsak içeriğinin çıkarılmasıdır. Kusma, tükürme eyleminden çok daha fazla olup kuş iki yana başını sallar. Bu eylem bir hastalık belirtisidir ve derhal değerlendirilmesi gerekir. Ne yazık ki, geri çıkarma mı, kusma mı olduğunu ayırt etmek genellikle zordur.

 Geri çıkarma ve kusma neden kaynaklanmaktadır?

Yediklerini geri çıkarma ve kusmanın enfeksiyona göre değişen birçok nedeni bulunmaktadır. Bir kısım nedenler aşağıdaki tablodadır:

 

 

Neden Açıklama
ENFEKSİYONLAR
  • Bakteriyal: Mycobacterium, Megabacteria, Pasteurella, Salmonella,ve birçok gram-negatif, gram-positif bakteri,
  • Fungal: Candida, Aspergillus, Maya
  • Viral: Pacheco  hastalığı, polyomavirus, çiçek virusu, papillomatosis, Papağan Gaga ve Tüy hastalığı, Adenovirus, Herpes virus, Paramyxovirus
  • Parasiter: Capillaria, Plasmodium, Tenyalar, Trichomonas, Giardia, Yuvarlak kurtlar, coccidiosis
  • Diğer: Kursak genişlemesi, Sendromu,
Gram-negatif bakterilerin yol açtığı enfeksiyonlar en sık nedenlerinden biridir. Stres, başka bir hastalık,  gıda veya suyun dışkı kontaminasyonu genellikle küçük kuşlarda sekunder ve en önemli nedenlerinden biridir. Keza bazı durumlarda apse oluşabilir. Sekunder Candida bir hastalık olarak Trichomonas özellikle muhabbet kuşlarında önemli bir nedenidir. Çiçek virusu ve tenyalar olgularında da sık görülür.
DİĞER ORGAN HASTALIKLARI
  • Kalp Hastalığı
  • Karaciğer Hastalıkları
  • Pancreatitis
  • Böbrek Hastalıkları
  • Diabetes mellitus
  • Peritonitis
  • Septisemi
  • EleKtrolit Dengesizliği
  • Travma
Kalp hastalığıTukan (Ramphastidae ailesi) vemina kuşlarında (Sturmidae ailesi)daha sık görülür. Özelliklemuhabbet kuşukaraciğeryağlanması ve hepatit, birçok kuş türününortak birnedenidir. Uçarken bir pencere veya aynaya çarpma, keza başka birhayvanınısırmasısonucu oluşan travmalar iç kanamaya da enfeksiyonneden olabilir.
BESLENME
  • Yüsek proteinle beslenme
  • Hipervitaminosis D
  • Hipovitaminosis A
  • Hipovitaminosis E or selenium yetersizliği
  • Demir düzeyinin yüksekliği
  • Gıda alerjileri
  • Yiyecek ısısı ve kıvamındaki hatalar
  • Oburluk
  • Ani diyet değişiklikleri
Genç kuşlar yiyeceklerin özellikle sıcaklık ve kıvamı ve bir kerede verilen miktarına duyarlıdır. Uzun bir süre boyunca anormal vitamin düzeyleri soruya yol açabilmektedir. Yüksek proteinli diyetle beslenen sultan papağanlarında sık rastlanan nedenler arasındadır.
ZEHİRLENMELER
  • Ağır metaller: arsenic, copper, lead, zinc
  • Bitkiler:
  • Gıda: Çıkolata, nikotin, tuz, küflü ya da bozuk gıda, avokado, alkol, sigara
  • Pestisid/insektisidler: carbamate, lindane, organophosfat, rotenone, arsenik
  • Ev ürünleri: Kolekasiferol (D vitamini), ispirto, klor, teflon, deterjanlar, çam yağı, alüminyum klorid(deodorantlar), potasyum klorid (kibrit), nitrat, fosfor, talyum
Çinko ve kurşun zehirlenmesi sık karşılaşılan nedenlerdir. Isıtılmış tava, tencere vb mutfak ve ütü masası örtüsü gibi teflon kaplı malzemeler çok zehirlidir.
GASTROINTESTINAL HASTALIK; TIKANMA VEYA KABIZLIK
  • Guatr
  • Askites
  • Aerofajia (hava yutma)
  • Kursak sorunları: Sıkışma, durgunluk, yangılar
  • Egg binding
  • Gastroentestinal sorunlar: yabancı cisim invajinasyon, bağırsak düğümlenmesi, daralma, fıtık, ileusta grit tıkanması, ülser
  • Yemek borusu daralması
  • Tümörler: papilloma, miyom adenoma, fibroma
Guatr muhabbet yaygın olup göğüs ya da karın içinde yer kaplar ve sindirim sistemi üzerinde baskı yapabilmektedir. Elle beslenen yavrularda ve genç kuşlarda kursak sorunları daha sık görülür. Ağızda papillomlar da yaygındır. Özellikle kanaryada yumurtlama zorluğu ve tıkanması daha sık nedenidir.
İLAÇ REAKSİYONLARI
  • Antibiotikler: doxycycline, polymixin B, trimethoprim/ sufadiazine, sulfadimethoxine, enrofloxacin
  • Antiparasitler: fenbendazole, praziquantel, levamisole
  • Anti-fungaller: fluconazole, itraconazole, ketoconazole
Sadece hekimin doğrudan gözetimi altında kuşa ilaçlar verilmeli ve talimatlara uyularak yakından izlenmelidir..
DAVRANIŞ, HAL VE TAVIR
  • Araç tutması
  • Kur yapma
  • Heyecanlanma ya da stres
  • Normal yavruluk dönemi davranışı
Diğer kuşlara, ayna, oyuncak ve hatta sahiplerine yaranma,kur yapma sık görülen davranışlardır.

 

 

Sendromun tanısı

 

Yediklerini geri çıkarma ve kusmayı birdirbirinden ayırt etmek çok zor ve kesin bir nedenini belirlemek bile çok güç olabilir. Hekim çok detaylı tam bir anamnez ister. Bunlar:

  • Başlama zamanı,
  • Ne sıklıkla olduğu,
  • Sahibince hastalığın fark edilen diğer belirtileri,
  • Olgunun belirli birolayla ilgiliolup olmadığı,örneğin; oyuncaklarvbile oynarken, yemek yedikten sonra gibi,
  • Hayvan nelerle beslenmekte,
  • Kuş nasıl bir ortamda yaşamakta,
  • Sağlık koşulları nasıl,
  • Gıdalar,ev eşyaları,toksinlervediğer kuşlarmaruz kalma gibiolası nedenlereulaşım imkânı,
  • Varsa diğer kuşların durumu,
  • Kuşa ilaç veya destek ürünler veriliyor mu?
  • Herhangi bir kur ya da yuva yapma gibi üreme davranışı sergiliyor mu?
  • Geçmişte veya hâlihazırda başka bir hastalık söz konusu mu, tedavi yapıldı mı?
    Tanı için, kuşun dikkatli gözlemi ve tam bir fizik muayene Eğer mümkün olursa hayvanın kafesiyle birlikte hekime götürülmesi gere- kir. Çünkü çoğu zaman önemli ipuçları elde edilebilir. Tam kan sayımı, kan analizleri, parazitlerin tespitine yönelik fekal muayyene gibi birçok labora-tuar incelemesine ihtiyaç duyulur.

 

 

Kusma veya yediklerini geri çıkarma tedavi edilebilir mi?

 

Kusmanın tedavisi altta yatan nedene bağlı olarak önemli ölçüde değişecektir. Isının stabil tutulması, su kaybının önlenmesi ve tedavisi, beslenme yönetimi değişiklikler(bazen kesintili öğünler halinde besleme gerekli olabilir) şeklinde destek tedavisi çok önemlidir. Hastalığın şiddetine bağlı olarak, kuşun sürekli hekim gözetiminde tutulması gerekebilir. Diğer tedaviler şunlar olabilir:

  • Varsa enfeksiyonların tedavisi,
  • Diyet değişikliği,
  • Diğer organlarınhastalıklar içinuygun birtedavisağlayarak ortamda ve / veyakuştakitoksikmaddeyibertaraf etme,
  • Yabancı bir cisim veyatümörün ve diğerbağırsaktıkanıklıklarını ortadan kaldırmaya yönelikcerrahi veyaendoskopikmüdahale.
  • Eğer kuş sıkça geri çıkarıyorsa ve nedeni davranışsal olduğu belirlenmişse, geri çıkarmasınınodağı olanoyuncaklarveya aynayıkaldırmak yararlı olabilir.

 

Kaynaklar

Altman, RB; Clubb, SL; Dorrestein, GM; Quesenberry, K.(1997): Avian Medicine and Surgery. W.B. Saunders Co. Philadelphia, PA.

Oglesbee, BL; Bishop, CL.(1994): Avian infectious diseases. In Birchard, SJ; Sherding, RG (eds) Saunders Manual of Small Animal Practice. W.B. Saunders Co. Philadelphia, PA.

Oglesbee, BL; McDonald, S; Warthen, K. (1994): Avian digestive system disorders. In Birchard, SJ; Sherding, RG (eds) Saunders Manual of Small Animal Practice. W.B. Saunders Co. Philadelphia, PA.

Olsen, GH; Orosz, SE. (2000): Manual of Avian Medicine. Mosby, INc. St. Louis, MO.

Rupley. AE. (1997): Manual of Avian Practice. W.B. Saunders Co. Philadelphia, PA.

 

Sacks, P.(2000): Vomiting in Pet Birds. Bird Vet / Avian Vet Melbourne, Victoria,

www.birdclinic.net/avian2.htmÖnbellek – Benzer – Erişim tarihi:07.03.2012.

 

Antibiyotiklere Alternatif Arayışı

$
0
0

10559892_723909014336459_1071784967739868657_n

 

ANTİBİYOTİKLERE ALTERNATİF ARAYIŞI(*)

 

 

Çeviren

Dr. Kaya DEMİRÖZÜ

Kanatlı Sağ‎ً‎lığı ve Hastalı‎kları‎ Uzman‎ı(Drk.demirozu@yahoo.com.tr)

 

 

1940’lı yıllardan bu yanaABF’leri (antibiyotik büyütme fak-törleri) canlı hayvan üretiminde kullanılan vazgeçilmez bir enstur-man olagelmektedir. Antimikrobiyal ajanlar tarafından tetiklenen büyüme artışının kesin mekanizmaları her ne kadar hala belirsizli-ğini korumasına rağmen modern hayvancılıkta yem katkısı olarak kullanımı  devam edegelmektedir.Antibiyotiğe dirençli bakteriler hakkında artan endişeler, hayvanlardan insanlara transferi ABF’le-rin yasaklanmasını ve takiben alternatifler arayışılarınınkapısını açmıştır.

 

Düzenli olarak yapılan antibiyotik duyarlılık testleri dirençli bakterilerde bir artış göstermektedir..

untitled-1-copy

Hayvancılığın endüstrileşmesiyle ilk 1940 larda y kümes hayvanları yemlerinde antibiyotik kullanımı başlamıştır.Raporlarantibiyotik kullanılan sürülerde % 20’ye kadar bir canlı ağırlıkkazanımı bildirmektedir.

ABF tartışmaları

Bununla birlikte, hayvancılık endüstrideki ABF’lerin üne kavuşmaları,eleştiri ve tartışmalarbüyük ölçüde yetiştiricilerden kaynaklanmıştır.Yem-de antibiyotik kullanımı, özellikle 1969 yılında Birleşik Krallık Swann komi-tesinin raporunun yayınlanmasından sonra, giderek tartışmalı hale geldi.Komite oksitetrasiklinedirencinhayvansal gıdalarla insanlara transfer edi-lebileceğine dair raporlardan sonraoluşmuştur.Swann raporundahayvan-cılıkta yoğun antibiyotik kullanımının antibiyotiğe dirençli bakterilerin oran- larında bir artışa yol açtığı vurgulanmıştır.Direnç riskini en aza indirmek içinkısıtlamalar gerekililiğibelitilmiştir.

Kısıtlamaları ve devam eden itirazlarıciddiyetle ele almak

Yemdeki antibiyotik riskleri ileilgili artan farkındalık,gıda güvenliğini sağlamak için AB yeni bir dizi önlemleralınmaya yönelmiştir.2006 yılında, Avrupa, hayvan yemide ABF’leri kullanımınıtopyekün yasaklamış ve sağlık nedenlerinden hayvanlarda antibiyotik kullanımını veteriner hekim reçetesi ile sınırlandırmıştır.

Brüksel’in çiftlikte antibiyotik kullanımı ile ilgili bazıtasarruflardansözedilmekte

Çiftlik hayvanlarında antibiyotik kullanımı konusunda daha fazla kısıtlama-larla ilgi gizli tasarılar bulunmaktadır.Veteriner ilaçları için yeni kurallar üzerinde Avrupa Parlamentosu üyeleri oylamak üzereler. Bu özellikle ta-vukçuluk sektörü için sorunlarayolaçabilir.

Avrupa’da ABF’lerinin yasaklanmasını takiben antibiyotik satışlarındadikkate değer düşüş,Antimikrobiyalere MaruzKalma Hayvan Düzeyi(AM-KHD) endeksi hesaplanarak ölçülmüşdür. ALEA endeksi hayvan demogra-fik verilerinikontrol etmek için Nüfus Düzeltme Ünitesi (NDÜ) gibi faktörler incelenerek elde edilir.Bu yöntemdenaslında verilen antibiyotiğin dozu ve tedavi süresini kontrol etmek için yararlanılır.Böylece günümüzde antibi-yotik düşük dozda ve kısa tedavi süresi gerektiren hallerde çok daha ve-rimli  olacaktır.ALEA indeksi hesaplandınğında Avrupa’da antimikrobiyel-lere maruz kalan hayvan sayısında genel bir azalma görülrmektedir.

Ancak, bu gözlemlenen iyileşmeye rağmen,ilaca dirençli bakterilerle ilişkili hayvanlarda antibiyotik kullanılma israrından kaynaklanan sorunlar-daartşı devam etmektedir.Bu nedenle, tek başına ABF yasağının sürdürü-lebilirliği uzun vadede bir çözüm değildir. Beraberinde ilave destek besin stratejileri,müdahaleler, uygun bir izleme programı ve hastalık kontrol tedbirleri gerekmektedir

Alternatif fitobesin stratejileri

Nutrisyonel stratejilerABF’lerinin neden olduğu sorunları hafifletmek ve üstesinden gelmek potansiyeline sahiptir.Hayvan gelişim oranlarını artırmak için antibiyotiklerin yerine  ikame besinler kullandı.Çeşitli katkı maddeleri değerlendiren çalışmalarda fitobesinlerin seçilmiş bir karışımı-nınyararlı olduğu belirlenmiştir.. Mercan köşkü vekekikte doğal olarak bulunan carvacrol, tarçından elde edilen cinnamaldehydekırmızı biberoleoresin’iveacı biber aktif maddesi (CCC) alternatif bir çözüm potansi-yeline sahiptirler.Avrupa Birliği’nin AGBF’leri yasaklaması,özenle seçilenbitkisel molekül kombinasyonlarının geliştirilmesini hızlandırmış veEylül 2015 yılında AB de broilerlerde büyümeyi artırmak için ilk% 100 botanikal zooteknikal katkı maddesi olarak kabul edilmiştir.

Saha sonuçları

20 yılı aşkın bir süredir saha denemelerinden toplanan veriler; bit-kisel kökenli(CCC) kombinasyon ilaveli yem verilen hayvanda, antibiyotik katkılı diyetlerinbenzeribüyüme ve performans düzeyinde olduğu göster- mektedir.En sık büyüme faktörü olarak yemlerde kullanılan antibiyotikler olarakavilamisin, basitrasin, flavophospholipol, enramycinin ile CCC nin etkilerini karşılaştırmak için dünyanın değişik  bölgelerinde sayısız denemeler yapılmıştır.

ABD Virginia’da yapılan araştırmalar,900 broilerde 50 ppm zinc bacitracin, başlangıcyemine 125 ppm, ardından büyüme ve bitiş yeminde 100 ppm doz CCC katkılı yem yedirilmiştir. bitkisel kökenli(CCC) kombi-nasyon içeren diyetle beslenen gurubta anlamlı derecede nihai vücut ağır-lığı, FCR ve yaşama oranıın iyileştiği gözlenmiştir(Grafik-1).

2

 

Grafik-1. fitokimyasallar (100 ppm) zinc bacitracin(50 ppm)  verilen900 Cobb broiler piliçin 42. günde performansına etkilerinin karşılaştıması

 

 

 

Kore’de 2520 broilerleyapılan çalışmada 1. gurubun yemlerine  100 ppm CCC 2. Gurubun yemine ise 5 ppm Avilamycin katılmış ve etkileri karşılaştırılmıştır.Bitkisel kökenli kombinasyonlu(CCC)yemle  verilen brio-lerlerkesim anında FCRdaha iyi ve ölüm oranları düşük olxuğu bildirilmiş- tir. Performans indeksi de yüz güldürücüdür(Grafik- 2).

3

Grafik-2. Ross Broilerlerde 33 günde 5 ppm Avilamycin (AV) gurublarında performansı etkilerinin karşılaştırılması.

 

Ayrıca, Hindistan’da Maharashtra Hayvancılık Üniversitesi’ Nagpur Veteriner Koleji’nde 225 boiler piliçle yapılan çalışmalarda;gurublardan biri yemde herhangi bir büyütme fakörü olmayankontrol, sırayla diğer 2 gurupta 100 ppm enramycin ,75 ppm CCC (Bitkisel kökenli kombinasyon) kullanılmış enramycin göre,canlı ağırlıkta artış, karkas randımanında ve FCR’da belirgin iyileşme neden olduğu saptanmıştır.

Deneme sonuçlarının meta analizleri

Bitkisel kökenli kombinasyon katkılarının etkilerinin kapsamlı bir değerlendirme amacıyla 2004 ve 2008 yılları arasında yürütülen 38 broiler    çalışmayıbitkisel kökenli kombinasyonile, ABF leri veye  negatif kontrolle-rin bulguları dikkate alarak bir meta-analiz2009 yılında Bilimsel Tavukçu-luk Derneği’nin yıllık toplantısında sunulmuştur. Meta-analiz CCC-katkılı yem tüketiminde iyileşme, günlük ortalama canlı ağırlık artışı ve FCR da ABF’lerle kıyaslanabilir etkiye sahipolduğu saptanmıştır (Tablo-1).

Tablo-1. Boiler piliçlerle yapılan 38 çalışmanın Meta- analiz özeti

4

AB gereksinimlerini karşılamak amacıyla bir zooteknikal katkı mad-desi olarak CCC değerlendirmek için toksikolojik incelemeler gerçekleştiril-miştir. Yeme normal dozun 10 katı(1kg/ ton yem) CCC katıldı.Broiler sağ-lığı üzerinde hiçbir olumsuz etkisi tesbit edilmedi. Göğüs, karaciğer ve yağ dokularında hiçbir kimyasal artık bulunmamıştır.Piliçleringelişmesi ve gü-venlik parametreleri üzerine CCC  olumlu etkilerinin beklenin üzerindedir.Bitkisel katkı maddeleri karışımının önemli ölçüde yatırım getirisini artırdı-ğı, piliç başına düşük besleme maliyetleri vekıyaslanabilir net kar sağladığı gözlenmiştir.

Geleceğe bakıldığında

ABF’leri hala Kanatlıyetiştirme maliyetleri en aza indirmek için en etkili çözüm olarak kabul edilse de,bakterilerin antibiyotiklere karşı di-  rençli suşlar gelişimi gibi zararlı etkileri insan sağlığı için endişe verici çok büyük olumsuzluk kaynağıdır.Avrupa tecrübesi ABF lerinin yasaklanması ile sorunu çözmede yeterli olmadığını göstermiştir.Avrupa’da ABF leri ya-sağı ışığında, bitkisel kökenli katkılarbüyümenin teşvik, FCR iyileşme ve uygulanabilir ekonomik bir alternatif çözüm için potansiyel ensturman olarakumut verici görülmekktedir.

(*):Pancosma,www.worldpoultry.net/…/Finding-alternatives-to-antibiotics…özetlenerek çevrilmiştir…

Çevirenin Önerdiği Kaynaklar

  1. Demirözü,K., Yargeldi,K., Karaoğlan, Ö.(2004 ):Bir Fitobiyotik Olan Bıomın® PEP 1000’nin Broilerlerde Etkinliğinin Denenmesi. PEP Teknik Kitapcığı ,21-28 ve Doğal Seçenekler Seminerleri, Bolu-Bandırma.
  2. Demirözü, K. (2004): Probiyotikler ve Yeni Bir Konsept, Topkim, THS.04.07/08.KD.
  3. Demirözü, K.(2005): Çağdaş Hayvan Üretiminde Bilinçli Beslenmede Doğal Alternatifler. Çiftlik Dergisi Röpotaj.
  4. Demirözü, K.(2010):Probiyotikler ve Yeni Konseptler. Çiftlik Dergisi; Şubat-2010,312(38-40)
  5. Demirözü, K.(2010): Bilinçli Beslenmede Doğal Destek Ürünler. Çiftlik Dergisi 311,58-63
  6. Demirözü, K.(2010): Pre  Ve Probiyotikler Hakkındaki Gerçekler.http://www.ciftlikdergisi.com.tr/?p=8853803.2016 tarihinde yayınlandı.

 

 

Viewing all 514 articles
Browse latest View live